Şener Levent – Birkaç gün önce “Savaşa hayır” yasağını öven ve savaş çığlığı atan Tayyip’in havuz medyası bir günde çark etti…
Ateş kesi övüyor şimdi…
Göklere çıkarıyor…
Tayyip Erdoğan’ın Moskova seferini zaferi olarak sunmaktan da geri kalmıyor…
Ateş kes ne demek?
Silahların susması demek…
Silahlar susarsa şehitler tepesi boş kalmaz mı?
Nasıl dolacak o tepe şimdi?
Cennete giden bir yol vardı…
İşte o da kapandı…
Boşuna bekleyip duracak huriler de…
Tayyip sınırları belirlemişti…
Ya Esad tayfası oraya çekilecek, ya da kelleleri gidecekti…
Omuzlarının üstünde baş kalmayacaktı…
E, ne oldu şimdi?
Tayyip’in belirlediği sınırlara çekilmedi kalleş Esad…
Tam tersine Tayyip Putin’in belirlediği sınırlara çekildi…
Ama ben yanarım yanarım da Bahar Kalkanı’na yanarım…
Boşa gitti o da…
Büyük taarruz yeni başlamıştı oysa…
Birden Şam tüttü gözümde…
Şam-işi iştahım kabardı…
Bizimkiler Emevi Camisi’nde namaz kılarlarken, ben de bol bol şamişi atıştıracaktım…
Olmadı gardaş olmadı…
Bu hayallerim de sönüverdi…
Bahar geldi, kalkan gitti…
Bir tabur asker can verdi…
Şehitler tepesi hala boş…
Hep o lanet Putin…
Rus ayısına hiç güvenilir mi?
Çekti kalem odasına…
İşi bitirdi…
Kalem odasındaki heykelcikler de cabası…
Hınzır Katerina…
Baltacı’yı hipnotize eden kaltak!
Bir de Osmanlıyı Bulgaristan’da çiğ çiğ yiyen Rus ayıları…
Ben bilmez miyim Rusu?
Az konuşur…
Çok yutar…
Ne Napolyon dayıyı bıraktı, ne Hitler amcayı…
Biçare Tayyip ne yapsın…
Eli mahkum…
Ya alçak Putin’in bizim muhterem heyetimize salonda yaptığı…
Bir oturak bile vermedi adamcağızların kıçına…
Ayakta kaldı zavallıcıklar…
El pençe divan…
Zimbabweli kardeşlerimize bile bu yapılmadı…
Onların kıçı nazik de, bizimkilerin betondan mı?
Da bir de Tayyip parmacığı ile çağırır yanına onları…
Gadriyabanın guliciği çağırdığı gibi…
Olur mu be gardaş…
Bu kadarı da olur mu?
***
Bu Rusya seferlerinden hiç hayır görmedik bugüne kadar…
Domuzdan post, Rus’tan dost olmaz…
Bunlar komünist iken de böyleydi…
Şimdi hombur hombur hamburger ve pizza haspalanıyorlar da hiç değişmediler…
Bunların içinde ne Lenin ruhu öldü, ne Stalin ruhu…
Washington’un akıl küpü Brezninski haksız mıydı?
Zamanında söyledi adam Boris’e…
Boris Yeltsin’e…
“Kaldırın artık Kızıl Meydan’dan o kara kutuyu… O mozoleyi yıkın… McDonald’s açın hatta oraya… O kara kutudaki şeytanın mumyası orda durdukça komünizm bitmiş sayılmaz!”…
Dinlemediler…
Dinletemedi adamcağız…
Şimdi dünyada şu Rusya hezimetinin ardından yazılıp söylenenlere bakıyorum da yerin dibine giriyorum…
Dibe vuran GG’ye bile bu kadar yanmam…
Lafa bakın…
Tayyip Putin’in önünde diz çökmüş…
Böyle diyorlar tam da…
Ve karikatürler…
Ne acayip şeyler…
Bizim buradaki aslanlar gidip bir de onları taşlasalar keşke…
Haddini bildirseler…
Nerde ama nerde…
Sinip kalmışlar işte…
Hiç beklemezdim onlardan bunu…
Reise böyle hakaretler yağdırılırken sessiz kalamazlar…
***
Moralim sıfır…
Şehitler tepesi boş…
Bahar Kalkanı uçup gitti…
Kör kuyularda merdivensiz bıraktılar bizi…
Ne demek ateş kes?
Biz savaş isteriz savaş!
Savaşa hayır demek boşuna mı yasaklandı?
Ne olacak şimdi halimiz?
Libya’dan da bir halt çıkmadı…
Şu şımarık Yunana mı bir ders versek acaba?
Üçyüz yıl bu tokadı yediler…
Hala adam olamadılar…
Adalara mı asılsak?
Asılalım da ip lazım ip…
E, Keşmir’deki din kardeşlerimiz ne olacak?
Olmaz!
Orası da çok uzak…
İşte tam da bu noktada ateşte unuttuğum gabira yanıyor, simsiyah oluyor…
Denktaş gibi rüyamda gördüğüm Atatürk ona “Korkma Rauf” dediği gibi, bana da “Korkma Şener” diyor, ama korkuyorum…
Suriye olmadı…
Libya olmadı…
Rus ayısı canını yaktı…
Bizim başımıza kaldı!
Kıbrıs!
Ah canım Kıbrıs…
Sen düşün şimdi…
Milli davaların en millisi…
Ve de en lillisi…
Putin’in huzurunda diz çöken Tayyip acısını senden çıkarır şimdi…
Parola:
Yurtta savaş, cihanda savaş!
Ateş kes zaten fazla uzun sürdü…
Havamızı bulalım gayrı…
İlk hedef Akdeniz’dir ileri!
(7 Mart 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)