Aziz Şah – Yaklaşık 15 sene önce. Liseye yeni başladım…
Dostlar Tiyatrosu Kıbrıs’a gelmiş. Genco Erkal sahnede…
Hiç unutmadım oyunun adını: “Yaşasın Savaş!”
Aydın Engin, Aziz Nesin, Bertolt Brecht, Euripides, Ferhan Şensoy, Karl Valentin, Nazım Hikmet ve Wolfgang Borchert’in metinlerinden uyarlanmış bir oyun…
Tarihteki ilk savaşı anlatıyor Genco bize…
Çocuk yaşta izledim ama beynime kazındı.
-İşte bu çit, diyor…
-Çit!
-Sınır!
-Yeni bir kelime buldum, diyor…
-Sınır!
-Yeni bir icat!
-Sınır…
-Çit…
Çiti çekiyor, sınırı icat ediyor…
Komşusuna “Yaşasın Savaş!” diyor…
O gün bugündür hayır etmedi insanlık…
Alman filolog Jost Trier “Başlangıçta çit vardı” der…
“Tapınağı sıradan olandan ayırarak, sadece kendi kendisinin yasalarına tabi kılıp ilahi olana tevdi ederek yaratan çitle çevirmelidir”…
Başlangıçta çit vardı ve yeniden çite döndük…
Korona salgını Çin’den çıkıp dünyayı sarınca çitler, duvarlar, sınırlar üstüne yazdım iki hafta önce…
Fas’ta İspanya’ya ait Melilla ve Ceuta yerleşim bölgesinin etrafında çit var…
Kuzey Kudüs-Kalendiya arasında “çit” var, Beytüllahm’i kuşatır Siyonist duvar, Batı Şeria boyunca uzanır bir “çit”…
Hindistan-Bangladeş sınırında “çit” var…
Hindistan-Pakistan sınırında…
Suudi Arabistan-Yemen arasında çölün kum taneleri üç metre yüksekliğinde “çit”le ayrılır…
Güney Afrika-Zimbabve arasına elektrikli bir “çit” var…
Suudi Arabistan-Irak sınırı “çit”tir, çit…
Hindistan’ın Pakistan, Bangladeş ve Burma ile arasında “çit”ler var…
Hindu-Keşmir sınırında “çit” var…
Eski Sovyet cumhuriyetlerinin arasında çitler var…
Eski yoldaşlar çitlerle ayrılır: Özbekistan eski Sovyet cumhuriyetleri Kırgızistan ile Türkmenistan ve ayrıca Afganistan ile arasına “çit” koydu…
Bağdat’ta da Amerikan işgalinden sonra Şii-Sünni mahallelerinin arasına “çit” var. O çitin adı “Teksas bariyerleri”dir…
Botsava-Zimbabve sınırında elektrikli “çit” var…
Tayland ve Malezya arasında “çit”…
Mısır’la Gazze’yi “çit” ayırır…
İran-Pakistan arasında “çit” var…
Limbang-Brunei arasında “çit” var…
Çin-Kore arasında da “çit” var…
Kudüs’ün “Hoşgörü Müzesi”nin etrafında da “çit” var…
Türk-Yunan sınırında “çit” ardına “çit” var…
Bulgaristan-Türkiye sınırına “çit” var…
Bir zamanlar Federal Avrupa Birleşik Devletleri hayaliyle çitlerin, duvarların, sınırların kaldırıldığı Avrupa’nın içi çitlerle örülüdür…
Macaristan’ın Sırbistan, Hırvatistan, Romanya ve Slovenya ile arasında “çit” var…
Hitler’in memleketi Avusturya ile Mussolini’nin memleketi İtalya arasında “çit” var…
Slovenya-Hırvatistan sınırında “çit” var…
Estonya-Letonya-Litvanya Rusya ile sınırına “çit” çekti, “bu benim bahçem, elmam sana yasaktır” dedi…
Fransa-İngiltere arasına da “Calais duvarı” adında bir çit çektiler…
Danimarka da Almanya ile arasına “yaban domuzları” geçmesin diye “çit” çekti. Alman yaban domuzları Danimarkalı yaban domuzlarının egemenliğini ihlal ediyormuş…
Bunları gören Kuzey Makedonya da “ben de isterim” diyerek Yunanistan ile olan sınırına “Macaristan modeli” çit çekti…
Norveç de Rusya sınırına “çit” çekti; somonlarının egemenliğini koruyor…
En önemlisini unuttuk: ABD-Meksika sınırında çitlerin çiti, çitlerin efendisi, efendilerin çiti var…
Nazi partisi üyesi filolog Jost Trier “Başlangıçta çit vardı” demişti.
Bugün yeniden başa döndük…
“İnsanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağı” kitabında Jean Jacques Rousseau, “Bir toprak parçasını çitle çevirip de aklına estiği gibi ‘bu benim toprağım’ diyen ve kendine inanacak birkaç ahmak bulan ilk kişi sivil toplumun gerçek kurucusu olmuştur” der…
Çokça filozoflar siyasal iktidarın özü toprak üzerindeki yargı yetkisidir demiştir tarih boyunca…
Korona salgını vesilesiyle ve bahanesiyle sınırlar kapanır, çitler yükselir, egemenlik kutsanırken en başa döndük…
Adalet mülkün temelidir sözünü bugün çit mülkün temelidir diye okuyabiliriz…
Mülk “Allah”tır, “devlet”tir, “sivil toplum”dur…
Jost Trier bu yüzden “kutsal”ı öne çıkararak, “Tapınağı sıradan olandan ayırarak, sadece kendi kendisinin yasalarına tabi kılıp ilahi olana tevdi ederek yaratan çitle çevirmelidir” der; “Allah”ın etrafını çitle çevirir…
John Locke ise siyasal iktidarı “mülkiyetin düzenlenmesi ve korunmasına yönelik yasa çıkarma hakkı” olarak tanımlar. Devlet olursunuz o zaman…
Rousseau da ilk sivil toplumcu ilk çiti çeken kişidir demiştir…
Çit “toplum sözleşmesi”nin, ardından “anayasa”nın da temeli olur…
En sonunda 21. yüzyılda yaşadığımız üzere çit hepsini kuşatır…
Kutsal olan çit olur…
Devlet olan çit olur…
Sivil toplum çite takılır…
Çit herşeyi kuşatır…
Çit herşeyi sarmalına alır…
Bir çit dünyaya bedel olur…
Nazi partisi üyesi Carl Schmitt de der ki, “Halklar, imparatorluklar ve ülkelerin, yöneticilerin ve her nevi iktidar formasyonunun bir arada olduğu bütün yeni çağlar, bütün yeni dönemler hep yeni mekân bölümlemeleri, yeni çitler ve yeryüzünde yeni mekânsal düzenler üzerine kurulur”…
Çağlar çitlerle açılır çitlerle kapanır…
Çit jeopolitiğin temel yapı taşıdır.
Ya bütün çitler ortadan kalkacak, ya da gökyüzünü örümcek ağı gibi saracak!
Herşey bir arsa kavgasıyla başladı…
“Toprak temellükü (sahiplenme, üzerine alma) sonraki bütün hukuka temel oluşturan başlıca yasal haktır” der Schmitt.
Yunancada “gütmek” (davar gütmek) anlamına gelen “nemein”den türeyen “nomos” yasa/norm çitten doğar.
Schmitt “Hukukun ve barışın kökeni bir yerin etrafını çevirmeye dayanır” der…
“Davar gütmek”ten türeyen yasa/norm manasındaki Nomos’un manasının da “duvar” olduğunu söyler Schmitt…
Yani insanlık “davar”dan “duvar”a varmıştır…
Burada çoban alfabesinden “dur yolcu” demek isterdim ama ağzımdan çıkan kişneme sesini harflere nasıl dökeceğimi bulamadığım için, “dur yolcu” diyorum…
Bu noktada insanlar arasında “haddini aşmak” ve hukuk açısından “çizgiyi geçmek” manasında kullanılan “sınırı aşmak” tabiri de “çit”ten türemiştir…
Çit “sınır” olduğu, “devlet” olduğu, “hukuk” olduğu için aşmak suçtur…
Çizgiyi geçmek, hududu ihlal, haddini aşmak hep “çit”in toprak bütünlüğü ve egemenliğinin sonucunda dilimize yerleşmiş tabirlerdir…
Bu arada sınırı çitle ilk belirleyen insanlık düşmanı İngiliz sömürgeciliğidir. İrlanda’daki İngiliz topraklarına “çit” çektiler. Sonra çitler bizi ele geçirdi…
Çit insanlık tarihinde önce “kutsal olan”ı “basit olan”dan ayırmak için çekildi, sonra çit kutsal oldu, sermaye dünyayı ele geçirince çitin kıymet-i harbiyesi kalmadı…
Ama çit her zaman “uygar” olan ile “vahşi”yi ayırdı…
“Barbar” kelimesinin manasının “öteki” veya “yabancı” olması da barbarların çitin ötesinden gelmesinden kaynaklıdır…
İlk “çit”in İngilizler ile İrlandalılar arasına çekilmesine şaşırmamak lazım. İngiliz kendini en büyük “uygarlaştırıcı” saydığından çekti “barbarlar” ile arasına çiti…
Gazze’de, Kabil’de, Guantanamo’da, İrlanda’da bu yüzden çit vardır…
Şu Korona günlerinde dünya salgın ile uğraşırken İsrail Filistinlilerin evlerini yıkarak yeni topraklar işgal etti ve yeni duvarlar yükseltti. Çit biraz daha uzadı, yükseldi, küstahlaştı…
Tarihte “çit” egemenliği sembolize ederken, bugün “çit” yükseliyor çünkü egemenlik zayıflıyor. Egemenlik yok oldukça, devletler çaresizleştikçe, hukuk haydutlaştıkça “çit” yükseliyor…
Bu yüzden Avrupa Birliği “güçlü” olduğu sırada bütün “çit”leri kaldırdı, zayıfladıkça “çit”leri yükseltti…
Özellikle son 10 yılda uluslararası ekonomik depresyon derinleştikçe “çit”ler yükseldi…
2008’de Lehman Brothers’ın iflası ile yeni bir “çit” devri başladı…
Çekilen her çitin bir tarihi var…
California-Meksika sınırına örülen duvarı yapan şirket kaçak işçi çalıştırmaktan sabıkalıdır…
İşgal ettiği Filistin topraklarına duvar diken İsrail’in duvar inşaatında Filistinli işçileri çalıştırması insanlığın geldiği aşağılık aşamada ironi bile sayılmaz.
Velâkin işgalci yasadışı yerleşiklerin işgal edip yerleştiği Filistin köyünde duvar inşaatını protesto eden işgalci İsrailli yerleşimci kadınlardı…
-Komşu Filistin köyünden temizlikçi kadınların duvar yüzünden işgalcilerin evlerini temizlemeye gelemeyeceğini söyleyerek protesto gösterileri düzenledi kadınlar…
Peki, bana bu yazıyı ne yazdırdı?
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz “Ülkede kalan yabancılar telli bölgeye konsun” dedi…
Çit istiyormuş…
Bir çit kuralım, içine yabancıları dolduralım dedi ömrü çitin içinde geçmiş “getto burjuvazisi”…
“3. ülke vatandaşları için hükümet edenler çıkıp 3. ülke vatandaşlarına bir kuruş vermiyoruz, başlarına geleni çeksinler diyorlarsa büyük bir sosyal patlamayı tetiklemiş oluyorlar” dedi Turgay Deniz…
Sonra da hükümete, özel sektörde çalışan üçüncü ülke vatandaşlarının maaşlarını da siz ödeyin dedi Kıbrıs Türk Ticaret Odası…
“Bu insanları biz başıboş aç susuz bırakamayız, yani bu insanlık dışı harekettir bu bize hiç yakışmıyor” dedi…
Ardından da yaptı önerisini:
“En azından devlet çıkıp demesi lazımdır, ‘ben buraya telli bir alan, askeri bir bölge yapıyorum, tüm yabancıları topluyorum, çadır kent oluşturuyorum bunun içine koyuyorum bunlara sabah, öğlen, akşam yiyeceklerini vereceğim’… Böyle bir önlem de yok” dedi…
Devamında ise 3. ülkelilere şöyle seslendi:
“Ve bunlar toplum içinde başıboş gezen bir topluluk yaratıyor”…
Ya maaşlarını devlet ödesin ya da “telli getto”ya kapatın yabancı işçileri dedi…
-Çit!
Üçüncü ülkelerden getirilen köleleri en çok çalıştıranlar üçüncü ülkelerden getirilen kölelerden en çok rahatsız olanlardır…
Kıbrıs Türk burjuvazisi 1964 yılında Kıbrıs Türk halkını “telli getto”ya çitin içine kapattı…
2020 yılında da üçüncü ülkelerden gelen işçilere “telli getto”, yani “çit” öneriyor Kıbrıs Türk burjuvazisi…
Uzun uzadıya yorum yapmaya gerek bulmuyorum. Kendisi zaten söylemiş söyleyeceğini…
Kıbrıs Türk burjuvazisinin vizyonu “telli getto”dur. Ötesini göremiyor…
Dünya ekonomisinin posası çıkarken tek dertleri çitin üstüne astıkları gömlekten akan teri su diye satmak, ama tuzlu, çok tuzlu…
(29 Mart 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)