Ne kadar kolay şimdi “Ya Sosyalizm Ya Barbarlık” demek…

Aziz Şah – 2008 yılı büyülü bir yıldı. En az 1929 kadar büyülü…

1873 ne kadar büyülü ise o kadar büyülü…

Yeni bir devir açılıyordu…

15 Eylül 2008’de New York borsası çöktü. 1873’te önce Avrupa, daha sonra Amerika’da borsa çökmüştü. Birinci depresyon başlamıştı…

Ardından 1929 depresyonu geldi…

Faşizmin beşiği o kadar hızlı sallandı ki dünyanın dingili koptu…

2008 öyle bir yıldı işte…

1873’te başlayıp 23 sene süren depresyon Birinci Dünya Savaşı’na, 1929 depresyonu İkinci Dünya Savaşı’na neden olmuştu…

Bu yüzden Üçüncü Depresyon’un doğum yılı önemliydi…

Tarih yaşanırken anlamak zorunda kalan bir kuşağın mensubu olduk istemeden!

Dünya savaşından sonraki 1950’li yıllarda ve 60’lı yılların ortasına kadar yaşanan bolluk ve refah döneminde yaşamayı kim istemezdi? “Sosyal devlet”te yaşamayı herkes tercih ederdi, seçme şansı olsa Üçüncü Büyük Depresyon’da yaşamak yerine!

O günlerin de başka sorunları vardı. Soğuk Savaş, nükleer savaş, anti-komünist Gladyo örgütlenmesi, sömürgelerdeki bağımsızlık savaşları ve sömürgeci soykırımlar, emperyalist dünyaya karşı Üçüncü Dünya’daki devrimler ve barış için mücadele edenlerin “vatana ihanet”ten yargılanması gibi sorunlar vardı “refah devleti” zamanında da…

Her dönem kendi içinde güzel yani…

Kolera günlerinde de olabilirdik…

Veba günlerinde de…

Ama Korona günlerindeyiz…

Yani yaşam gene zordu ve her zaman zordur insan olana!

Her ülke aynı durumda olmasa da genel eğilim 1945-65 arası “refah devleti” idi. Kapitalizmin gelişme eğrisindeki mutlu aile dönemi…

O zamanlar her işçinin bir arabası bir evi vardı, üç-beş de çocuğu…

Şimdi ise her işçinin ödeyemediği bir araba, bir ev kredisi, kredi kartı borçları var, her an işsiz kalabilir ve çocuk sahibi olmaya korkuyor…

2008’de üniversite öğrencisiydim. Göl manzaralı Alman üniversitesinde başımızı belaya sokacak yer arıyoruz…

Bulduk!

2008’de üçüncü depresyon başladı…

2008 yılı 1968’in de 40’ıncı yılıydı…

Ne aksi tesadüf!

İkisi bir arada, devrim ve depresyon!

Dünya tarihinin 1917’den sonra gördüğü en büyülü yıldı 1968…

Hem depresyon başlangıcı hem de 1968 yıldönümü olarak 2008 her manada büyülüydü…

Rudi Dutschke ile aynı yaştaydık…

Angela Davis’le akran sayılırdık…

Martin Luther King hayal edin diyordu bize…

Malcom X’le amcaoğluyduk…

Muhammed Ali Vietnam savaşına gitmeyi reddediyordu…

Jean Paul Sartre Cezayir savaşına karşı söylev veriyordu…

Che henüz ölmüştü…

Ulrike Meinhof ablamızdı. Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerdik…

Cohn-Bendit sıra arkadaşımızdı…

6. Filo protestolarından sonra polis tarafından üniversite yurdunun penceresinden atılarak öldürülen Vedat Demircioğlu yaşıyordu, henüz öldürülmemişti…

Deniz’ler asılmamıştı…

Öyle bir seneydi 2008 insanlık adına…

1873, 1929 ve 2008 diye giden depresyon silsilesinin bir halkası…

1968’in ruhunun çağırıldığı sene, 2008…

2008’de Almanya’da 1968’de devrimci gençliğin örgütü olan SDS (Sosyalist Demokratik Öğrenci Birliği) baştan ve yeniden kuruldu ve bütün Almanya çapında “Kapital okuma hareketi” örgütlendi. Her üniversitede Marx okunuyordu 2008 senesinde…

Hafızanızı zorlarsanız hatırlarsınız, 2008 Marx’ın dünyada hiç olmadığı kadar popüler olduğu bir yıldı…

Bunlar olurken diğer taraftan da bilmediğimiz birçok ülkede, bilmediğimiz birçok şehirde, bilmediğimiz birçok barda, okulda, kışlada, parti merkezinde, spor kulübünde, ibadet yerinde tanımadığımız ve adını bilmediğimiz genç Hitler’ler masaların üstüne çıkmış yaşanan kriz karşısında taraftarlarına konuşmalar yapıyordu; “Kapitalizm yıkılırken arı ırkı kurtarmalıyız, yabancılar geldi işlerimizi, kadınlarımızı, kültürümüzü aldı. Arı ırk elden gidiyor” diye nutuklar sallanmaya başlanmıştı 2008’de…

Önceki depresyonlar gibi 2008 de faşizme kürsü ve sıçrama tahtası oldu…

Trump’lar, Farage’lar, Le Pen’ler, Geert Wilders’ler, Boris Johnson’lar gökten düşmedi…

Avusturya Özgürlük Partisi, Alman AfD, Hrisi Avgi, ELAM, İtalyan faşist partisi Lega Nord, İspanyol faşist partisi VOX, İngiliz faşist partisi UKİP gökten düşmedi…

1929’la Hitler, Mussolini, Franco 2008’le Trump sülalesi çöktü dünyanın üstüne…

Koşullar hepimizim ebesidir!

Liderler tek başlarına hiçtir koşullar olmadan!

Yıl 2008’di. Depresyon ve devrim at başı gidecekti…

Biz de kendimize kovalayacak De Gauelle arıyorduk…

Bir süre önce ABD’de bir iktisat profesörü öğrencileri Gandhi’yi bilmiyor diye sitem etti. Gandhi’yi bilmeyenler De Gauelle’ü nereden bilsin…

İkinci Dünya Savaşı sırasında komünistler Nazizme karşı savaşırken Londra’da güvenli bir şekilde yaşıyordu General Charles De Gauelle. Britanya ve ABD tarafından Fransa’daki Nazi işgaline karşı süren direnişin “lideri” olarak lanse edildi…

Fransa’yı komünistler kurtardı, masaya De Gauelle oturdu, “ulusal kahraman” ilan edildi…

Cezayir soykırımının 8 yıllık döneminde ve 1968 ayaklanması sırasında Fransa’nın başındaydı bu De Gauelle…

Paris’teki 1968 ayaklanması sırasında korkusundan Almanya’nın Baden-Baden bölgesindeki bir NATO üssüne sığındı…

Biz de işte 2008’de kendimize kovalayacak De Gauelle arıyorduk!

Ara ki bulasın…

Nerdeeeeeeee…

Bizim şansımıza Blair’ler, Cameron’lar, Schröder’ler, 68’li dönek Joschka Fischer, Chirac’lar, Hollande’lar, Bush’lar ve Obama düşmüştü. Ortada Trump’lar, Farage’lar, Le Pen’ler, Geert Wilders’ler, Boris Johnson’lar da yoktu henüz. Hatta isimlerini bile bilmiyorduk!..

Her manada 2008’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Durup durup Koronavirüsün sırtına yükleniyor “değişimin sorumluluğu”…

Koronavirüs’ten önce 15 Eylül 2008 var. O gün yatırım bankası Lehman Brothers New York’ta çöktü. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı…

Mesela o günden sonra ABD’de Wisconsin’de yeni bir işçi hareketi doğdu…

O günden sonra Occupy Wall Street hareketi silkeledi dünyayı…

O günden sonra ABD tarihinin gördüğü en büyük kadın yürüyüşlerine tanıklık etti…

O günden sonra %99’uz hareketi çıktı…

O günden sonra kendisine “sosyalist” diyen sosyal demokrat Bernie Sanders ABD gibi anti-komünizmin bir din olduğu ülkede milyonlarca oy aldı…

ABD’de bir banka battı, borsa çöktü, yeni bir devir açıldı.

2008 bizim için çok yeniydi. 1929 uzakta kalmıştı, 1873 depresyonu ise unutulup gitmişti. 2008’de dünyayı baştan keşfedecektik…

Engels Marx’ın Fransa’da Sınıf Savaşımları kitabına yazdığı girişte şöyle der:

“Gözlerimizin önünde geçen bir tarih hakkında yapılacak toplu bir açıklamanın bütün koşulları, kaçınılmaz olarak, yanılgı kaynakları içerir; gene de bu, hiç kimseyi güncel tarih yazmaktan alıkoyamaz”…

Güncel tarihin tam miladıydı 2008, mecburduk, yazacaktık…

Geçen Pazar şöyle başlamıştım yazıya: “Doğanın, üretimin, savaşların, krizlerin, grevlerin bir döngüsü vardır. Buna konjonktür denir, çevrim denir, evrim denir; bir de kırılma noktalarına devrim denir…”

Kapitalist gelişme eğrisinde her konjonktür çevrimi kendi içerisinde doğacak çocukların bile adını koyar. 2008 kırılması da o günden beridir yaşadığımız herşeye imzasını attı…

1968 ayaklanmasının 40’ıncı yılına denk gelmesi 2008’in belki tesadüftü…

Ama 1968 devrimci kalkışmasının zamanlaması bile konjonktür çevrimi ile alakalıydı. Bu yüzden aradığımız cevaplar felsefede ve ekonomi politikte gizli. İnsanlık üretimi planlayamazsa biyologlar, tabipler, genetikçiler, virologlar nasıl kurtarsın insanlığı ve küreyi?

Yirminci yüzyılın “Marksist teorisyenler takımı”nda uzun yıllar takım kaptanlığı yapan Ernest Mandel Almanya’daki 1966-67 ekonomik daralmasını ele aldığı kitabında (Die deutsche Wirtschaftkrise. Lehre der Rezession 1966/67) Almanya’daki ve Fransa’daki öğrenci hareketinin çıkışıyla resesyon arasında bağ kurar. Ekonomik kriz ve Vietnam savaşı bir araya gelince gençlik patladı. O yıl Fransa’da gerçekleşen grevler 1917’de Rusya’daki işçi hareketi kadar ileri gitmişti. Tek farkla: İktidarı ele geçirebilecekleri bir Bolşevik partileri yoktu…

2012 Eylül’ünde Afrika Pazar Eki’nde bu konuda yazdığım yazıda şöyle demişim:

“Uzun dalgalar, öğrenci hareketinden, sendikalardaki işçi profillerinin değişimine ve sektörel mücadelelerdeki atılımlara kadar, uluslararası bir çok hareketin ve durumun yükselişi ve düşüşünde rol oynar ve ampirik gösterge olarak bilgi kaynağıdır. Mandel’in söz konusu kitabında 68 hareketinin bir rastlantı olmadığını görüyoruz. 68 Hareketinin dünya çapında birçok ülkeyi sarsan resesyonun hemen başlangıcında ortaya çıkması yerine, neden ikinci dünya savaşı ile 60’ların ortasına kadar süren uzun genişleme ve bolluk döneminde ortaya çıkmadığını anlamak bile dünya kapitalizmine dair bir sorundur.

Oysa, ulusal solun 70lerin başından itibaren anılan “30 yıl krizi”ne yönelik açıklaması halkların ayaklanması sonucu emperyalizmin krize girdiğine yöneliktir. Hakikat ise tam tersidir: Kapitalizm krize girdiği için halklar emperyalizme karşı ayaklanmıştır. Öğrenci hareketinin üzerinde yükseldiği dalganın, İtalya ve Fransa’daki işçi hareketleri olduğunu hatırlamak bile tek başına öğreticidir. İşçi sınıfının büyük kalkışması olmadan ne Rudi Dutschke ne Mahir Çayan ne Ulrike Meinhof çıkardı!” 

Böyle yazmışım 8 sene daha gençken!

60’lı yılların ortasından 70’lerin ortasına dünyada bölgesel krizler (resesyon) yaşandı. İkinci Dünya Savaşı sonrası refah dönemi bitti. 1968’in bütün resmin ortasındaki manası şudur: O günden sonra hiç uzun dalga olarak genişleme, refah, büyüme yaşanmadı. 30 yıl krizden çıkamadı dünya. İşte 2008’de o çevrim yeni bir devire girdi…

Hesapta olmayan tek şey şu Koronavirüs idi. Kapitalizm kendi krizine bir şekilde palyatif çözümler bulurdu. Ama virüs ortaya çıktığından beridir 30 yılda bir yaşanan borsa kapanmaları ve çöküşler haftada 2-3’e çıktı!

2008 hem Wall Street çöküşü hem de 1968’in 40’ıncı yılı olduğu için o sene Karl Marx ve Das Kapital hiç olmadığı kadar popüler oldu…

2020’de de kapitalizmin krizine Koronavirüsün yarattığı küresel yokoluş korkusu eklenince yalnızca Marx ve Das Kapital değil, komünizm de popüler oldu.

2008 krizinden sonra dünyada sağlık hakkına ulaşımın en zor olduğu ülkelerin başında gelen ABD’de Obama bir sağlık reformu yapmaya kalktı. Obama’yı basit bir sağlık reformundan dolayı sosyalist olmakla suçladı liberal New York Times’tan beyaz üstün ırkçı Amerikan faşistlerine kadar geniş bir kesim.

1968, 2008 ve 2020: Marx’ın, Das Kapital’in ve komünizmin dünyada en popüler olduğu yıllar olarak tarihe geçti. 2010’da sağlık reformuna “liberal özgürlüklere karşı sosyalist saldırı” dedikleri ABD’de solunum cihazına bağlanırken soruyorlar:

-Faturayı kim ödeyecek?

Yaşam hakkının sosyalizmden geçtiği bir dünyaya ulaştık. Rosa Luxemburg’un “Ya sosyalizm ya barbarlık” şiarı o kadar kolay söyleniyor ki şu günlerde…

Ne bedeller ödendi o söz için!

1917 ve 1968’e saygıyla, Ezra Pound’la bitirelim destanımızı:

“Orta yaşın güzelliklerinden biri, insanın gerçekten haklı olduğunu; örneğin 17’sinde ya da 23’ünde bildiğinden daha da haklı olduğunu öğrenmesidir.” 

(19 Nisan 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author