Aziz Şah – Yabancı memleketlere yaranacak diye kendi memleketinde yabancı olmuş bir münferit Kıbrıslının hikâyesidir bu…
“Almanya hiçbir şey ifade etmez ama münferit her Alman çok şey ifade eder” demişti Goethe.
“Kıbrıs hiçbir şey ifade etmez ama münferit her Kıbrıslı çok şey ifade eder” diyorum o zaman…
Yabancı ülkelerin milli günlerini kutlayacak diye kendi hafızasını sildi münferit Kıbrıslı…
Yabancı ordulara yer açacak diye kendi evini yıktı münferit Kıbrıslı…
Yabancı devlet büyüklerine yaranacak diye aynada kendi kendine hakaret etti.
Kendi kendine ettiği hakareti çok ciddiye aldı.
Kendi kendine “Zem ve Kadih” davası açtı.
Kendi söyledi, kendi şikayet etti, kendi davacı oldu, kendi savcı oldu, kendi yargıç oldu, kendi mahkum oldu, kendi gardiyan oldu, kendi etti kendi buldu!
Oxi günü, 23 Nisan’ı derken Kıbrıslı Yunanistan’ın ve Türkiye’nin milli bayramlarını onlardan çok sahiplendi.
“23 Nisan’ı kutlamak Erdoğan’a karşı bir görevdir” diyor münferit Kıbrıslı. Erdoğan gericiliğine karşı Türk bayrağı açıyor Kıbrıslı. Yabancı bir devletin gericiliğine karşı o yabancı devletin bayrağına sarılıyor yabancı bir ülkedeki Kıbrıslı. Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça, nereden baksan yabancılaşma!
Kendi ülkesini işgal eden devletin bayrağıyla, işgalci devleti yöneten yabancı devlet büyüğüne karşı “mücadele” ediyor…
Münferit bir Yunanlı, bir Türk ve bir Kıbrıslı buluşmuşlar. Kıbrıslı Kıbrıslıdan başka her şey çıkmış. Türk’ün ve Yunan’ın bayramlarına ve bayraklarına öyle sıkı sarılmış ki münferit Kıbrıslı, kendi acılarını unutmuş…
Takvimde kendi acılarına ve bayramlarına yer bulamamış…
23 Nisan Kıbrıs’ta taksim çanlarının en sert çaldığı günlerden biriydi.
Kardeşim de duymadı, eloğlu da duymadı.
Lefkoşa’ya ilk tel çekilmeden hemen önce: 23 Nisan 1962…
Kıbrıslıların bir arada bir adada yaşamasını savunan cumhuriyetçiler Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet’in öldürülmesi taksimin habercisiydi…
23 Nisan’da içi neşeyle dolanlar hatırlamıyor bu ülkenin acılarını!
Kendi egemenliğini elinden alan Türkiye’nin milli egemenlik bayramını kutlarken 23 Nisan 1962’yi unuttu birçok Kıbrıslı yurtsever!
Nasıl diyor Goethe?
“Münferit”lerin hikâyesi…
“Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diyen münferit Kıbrıslı torununu veya çocuğunu yabancı bir devletin bayrağı ile geçit töreninde yürürken görünce seviniyor!
Fotoğrafını çekiyor. Hafızasına kaydediyor o çocuğun.
Sonra yaşamına devam ediyor.
“Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diye bağırmaya devam ediyor.
Torunu veya çocuğu yabancı bir ülkenin bayrağı ile yürürken “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” demek aklının ucundan geçmiyor!
23 Nisan’da neşe ile dolmuyor insan. Fazıl Önder ile başlayan, Muzaffer Gürkan-Ayhan Hikmet ve Kavazoğlu ile devam eden seri cinayetlerin en kritik anıdır 23 Nisan 1962.
Cinayetin “çocuk bayramı”na denk getirilmesine de şaşırmıyorum. Bayrama denk getirdiler ki üstünü bayrakla örtsünler cinayetlerin!
(24 Nisan 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)