Aziz Şah – Madem yeri geldi yazalım, kaçarı yok kokarı çok!
Kumarhane patronu Besim Tibuk işgalci-sömürgeci olarak Kıbrıs’ta kök salması sürecinde ihaleleri hangi dönemlerde aldı, kurdeleleri kimler kesti, otellerinde kimleri ağırladı, denize hangi dönemde boru döşeyip bok akıttı…
Beni en çok da bok kısmı ilgilendiriyor…
Kanalizasyon, yani!
Ya da kanalizasyonsuzluk!
Bir süre önce açıklandı: Girne’nin nüfusu 125 bin, kanalizasyon arıtması 16-17 bin kişilik. En başta otellerin boku denize akıtılıyor. Kumarhanelerde para basan sömürgeci ağalar arıtma tesisi bile kurmadı…
Yeri geldi madem hatırlatalım… İnşaat Müteahhitler Birliği Yönetim Kurulu üyesi Erdoğan Bekiroğlu açıklamıştı: “Mağusa göletlerine arıtılmadan kanalizasyon suyu akıtılıyor, salgın hastalık tehlikesi var diye daha önce Mağusa halkını uyarmıştım… Batı Nil virüsü salgını teğet geçti, suçu da göçmen kuşlara attık. Ama salgın hastalık tehlikesi geçmedi yine olacak…”
Yani hem Girne hem Mağusa salgınlar için kuluçkadır…
Korona’dan önce imar planı-emirname kavgası sırasında otellerden denize akan boktan dolayı Girne’nin gelecekte salgınlar şehri olacağını yazdım.
Hatta çoğunluğa abuk sabuk gelen bir soru sordum:
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlarına, biyologlara ve ekologlara şehir planlama konusunda akıl danıştınız mı?
Yıllardır kumarhanelerden denize bok akar…
Kanalizasyon suyu Mağusa göletine akıtılıyor…
Besim Tibuk kendi otelinde Bakü-Ceyhan boru hattı gibi boru hattı döşetti, ganimet Girne denizine Merit’in bokunu akıtır…
Sonuçta toprak ganimet, deniz ganimet, kumsal ganimet…
Adamın memleketi değil Kıbrıs; denize lağım akıtır tabii yerli işbirlikçiler göz yumduktan sonra…
1 Şubat 2016 tarihli manşetimizde Merit’in denize döşediği lağım boruları vardı. Hükümette CTP-UBP vardı, başbakan “bıyıklı devrimci”lerden Ömer Kalyoncu…
Şener Levent o günkü yazısında şöyle dedi:
“Para babaları neden gazete çıkarırlar, neden televizyon kurarlar?
Bilmez misiniz?
Kimse çomak sokamasın diye kasalarına!”
Sayfalarca boru fotoğrafı yayınlandı gazetede. Bakü-Ceyhan boru hattı gibi…
Amma doğalgaz değil, bok akar içinde, bok…
Geleceğin salgın hastalıkları…
Öyle Çin’den değil, Girne’den!
Halis muhlis salgın hastalık, Girneli!
Neden Türkiye’den gelen para babaları siyasete soyunur hep? Neden siyasi parti kurmaya kalkar, olmayınca gazete-televizyon kurar? Neden dönem dönem 30’a yaklaşır 150 bin kişilik Kıbrıs Türk toplumunda günlük gazete sayısı?
-Ne kadar pislik varsa, onu örtmek için o kadar gazete ve ekran gerekir!
1996’da DP-CTP İskele’de ve 2003’de UBP-DP Girne’de yarımşar yüzyıldan ya beleşe mal verdi Tibuk’a…
2007’de “bıyıklı devrimci” Ferdi Sabit Soyer Mare Monte’yi verdi…
Mare Monte’nin ödenmeyen borcu 7 milyon sterlin. Maliye Bakanı Amcaoğlu’nun demesine göre 5 milyon Euro da kumarhane imtiyaz izni borcu var…
2009’da Lefkoşa Merit’in açılışını yapan Mehmet Ali Talat. Tatar da yanında sırıtıyor…
Senelerdir Diyalog’un doğum günü pastasının etrafında Mustafa Akıncı dahil hepsi buluşur…
Siz, bu saydıklarımı “yatırım”dan mı sayıyorsunuz?
Talandır bu, yağmadır, bu ülkenin imhâsıdır!
İşte böyle, basın özgürlüğü bazıları için ağzımıza sıçma özgürlüğüdür…
(8 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)