“Ölüm alçaktan uçarken üstümden
sana yazmak istedim
iyi bak kendine ve yurdumuza
öyle kayıtsız geçme
Kermiya Kapısı’ndan
kayıtlı geçme
nasıl derler ya:
yurdumuzun diğer yarısına!”
-Feriha Altıok
Aziz Şah – Baktıkça sınır muamelesi gören kapılara annem gelir aklıma, annem hiç çıkmaz aklımdan, güney göçmeniyim der, durup durup ansızın Leymosun’u anlatmaya başlar, acısını hissederim…
Baktıkça duvar muamelesi gören barikatlara şair ablam Faize Özdemirciler gelir aklıma, çocukluğunu özler. Taş plağını, taş plakta çalan şarkıları, şarkılara meydan olan babasını özler, ağrısını hissederim…
Baktıkça kayıtlı da geçilemeyen kayıtsız da geçilemeyen kapılara Feriha Altıok gelir aklıma, öyle kayıtsız geçme, Kermiya Kapısı’ndan, kayıtlı geçme der, köklerini hissederim minnacık dev çınarın…
Baktıkça namus muamelesi gören dikenli tellere bu topraklarda en muteber mesleğin pezevenklik olduğu çıkmaz aklımdan, tecavüze uğrayan kadınları hissederim saçları saman sarısı kirpiklerinden kan damlar…
Baktıkça barikatlarda biriken insanlara, suratları kösele gibi, zımparalanmış tahta gibi, ustanın işlemesini bekler suretler, gözlerindeki kıymık batar elime, elimde ateşi hissederim, toprak eğer uğrunda biriken varsa vatandır…
Baktıkça kapılarda biriken insanlara, çatlak bir bavurinin dolmasını izler gibi izlerim, su boşa akmaz toprağa akar, toprakta tohum var, tam dolmaz bir türlü, yama ister, ateşi tutacak maşa ister, maşayı tutan eli ister, el ateş bavuriyi yamasın ister…
Baktıkça barikatlarda atılan sloganlara Akdeniz’in bir tepsi, bu memleketin tepside yayılmış bir ekmek olduğu çakılır aklıma, ekmek kekik ister, bir avuç zeytin ister, ekmek el, ateş, su ister yoğuracak…
Baktıkça kapılarda yığılan insanların attığı sloganlara, bu insanlar memleket ister. Bu insanların memleketi ekmektir. El, ateş, su, un, tuz, maya ister. Mayasız olmaz memleket, mayasız olmaz ekmek, mayasız olmaz insan. Memleket, insan, ekmek devlet demek. Biri yoksa hiçbiri yoktur; el, ateş, su, un, tuz, maya yoktur…
Baktıkça kapılarda yığılan insanlara, memleket bölününce ekmek de bölünür, insan da bölünür, süt de kesilir, açlık çoğalır, açlık çoğunluktadır…
Baktıkça kapılarda biriken yığınlara, bu memleket bu insanların düpedüz ekmeğidir, bölününce yetmez açlık çoğalır! Ekmeğin ortasına kapı konur mu, ekmeğin dilimleri arasına barikat konur mu, ekmeğin kuzeyi güneyi olur mu, ekmeğe doğu batı var mı? Su, ateş, el, un, tuz ve maya arasına duvar örülür mü?
Baktıkça barikatlardaki bayraklara ekmek kanar, ekmeğin bayrakla ne işi var? Ekmeğin milliyeti ve dini yoktur; ekmek ya tam buğday ekmeğidir, ya çavdar ekmeğidir, ya ekşi mayalı ekmektir, ya kepek ekmeğidir, ya mısır ekmeğidir, ya karabuğday ekmeğidir, ya çekirdekli ekmektir ama hepsi ana toprak ekmeğidir.
Vazgeçin bu ekmeği bölmekten, iki bölgeli ekmek mi olur, federal ekmek mi olur, konfederal ekmek mi olur? Ekmek dediğin bütün olur, ekmeğin bölünmez bütünlüğü vardır. Elle kesilip pay edilir ekmek, bıçakla kesilince kanar…
(16 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)