Aziz Şah – Fikret Demirağ sormuştu:
“Dalında ballanan ilk inciri kim kopardı,
Kim topladı ilk zeytini bereket ağacından?”
İlk zeytini kim topladı bilmeyiz ama son zeytin ağacını yakmaya yemin edenler bugün bu adada toprakla hiçbir bağı ve aidiyeti olmayan sömürgeci asalaklardır. Tek aidiyeti tapu ve sterlin olanlardır!
İsrail işgal ettiği topraklarda nasıl yok ediyorsa zeytinleri, siz de öyle yok ediyorsunuz, ey işgalciler ve ganimetçiler…
Karpaz’da 7000 yıllık neolitik yerleşim yerini nasıl belediye ve asker dozerlerle dümdüz edip TC ve KKTC bayrağı diktiyse öyle yaktınız 1200’lerde ekilmiş zeytinleri. Tarihi 1974’te başlatabileceğinizi sanıyorsunuz…
Toprağa ganimet olarak bakanın vatanı olmaz…
Tarihle yaşıt zeytinlerimiz yakıldı. Yaşayan en eski Kıbrıslılar kül oldu…
Günlerdir yanan tarlalardan sonra 800 yıllık zeytinlerin cayır cayır yandığını gördük. Yeni tarla yangını haberleri gelmeye devam ediyor…
Senelerdir hafızamda biriktirdiğim hikâyeleri düşünüyorum: Tarlanın sahibi ile husumeti olduğu için ürünü yakanlar mı dersiniz? Arazinin kendisine satılması için arpayı samanı yakanlar mı? Toprağın kendisine icarlanması için ürünü yakanlar mı?
İcarlanan tarlanın karşılığı da bir ufak teneke hellim, bir bavuri zeytinyağı, bir küp zeytindir. Tarlayı verirsiniz, ekerler, biçerler, karşılığında bir ufak teneke hellim verirler…
Bir haftadır süren tarla yangınlarına baktıkça olasılıkları düşünüyorum: Toprak gaspının ve tarımda tekelleşmenin temel yöntemidir yangın!
Ateş oradan oraya sıçraya sıçraya, yakar işte böyle memleketi!
Bir ufak teneke hellim ve bir bavuri zeytinyağı için mi çaktılar ilk kıvılcımı diye düşünmeden edemiyorum… Bir küp zeytin için mi yandı 800 küsur yıllık ağaçlar!
Birinci, ikinci, üçüncü derece askeri bölgelerden oluşan bu topraklarda yangından korkun! Talimlerde ve tatbikatlarda ortalığa saçılan serseri mühimmatlara ve cephaneliklere sıçrasa ateş…
Bildiğiniz dinamit kuyusundayız…
Bir kıvılcım Kıbrıs’a bedeldir!
S-200 füzesi düştüğünde “şanslı”ydık!
Cephanelik patlamasında “şanslı”ydık!
800 yıllık anıt ağaçlar ise şansına küssün, çünkü tarihi 1974’te başlatmaya kararlısınız…
Çatalköy’deki cephanelik patlamasının ve Kalkanlı’da top atışlarında ortalığa saçılan mühimmat yüzünden ölen 12 yaşındaki Makhir’in dosyaları açılmadı, açılmayacak da…
Kalkanlı’daki top atışlarından kolonları sallanan ODTÜ’ye dayandı yangın. Ki ASELSAN’ın silah test alanı da var ODTÜ’de…
Saman balalarını ateşe verenler mi istersiniz, ortalığa mühimmat saçanlar mı, harnıbın köküne mangalın külünü dökenler mi, sit alanını dozerle dümdüz edenler mi, izmarit atanlar mı, havan atanlar mı, attı mı mangalda kül bırakmayanlar mı?
Fikret Demirağ der ki:
“Bu küçük, güneşli anne toprakta
Bir mızrak yarasından başka ne kaldı
Üçüncü Tuthmosis’in Eski Mısır’ından?
Hitit ki o kadar bir rüzgâr gibi geçti buralardan
Ne kaldı şimdi, ne kaldı şimdi?
Güneşin ve uygarlığın kaçıncı hışırtısıydı
bu göklerin altında Dor ve Akha?
Bir tohumu sevgiyle eker gibi toprağa
onlar dikmedi mi güneşli elleriyle
mermerin ilk fısıltılarını buraya,
onlar biçimlendirmedi mi ilk bilge mozaiği?
Yanıt ver ey tarihin yaşıtı zeytin,
ey yırtığından incir fışkıran kaya!”
Yanıt ver Fikret Demirağ, tarihin yaşıtı zeytin ne anlatır yanarken insana?
(19 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)