
Aziz Şah – Haber başlıkları akıyor…
Dünyada ırkçılığa isyan, camilerde provokasyon, İstanbul’da Ayasofya, Ankara’da protokol, Maraş açılımı, Singapur’dan gelen gemi, Doğu Akdeniz’de gaz kaçağı, sömürgeci bürokrat Fuat Oktay’ın açıklamaları, bunları hiç duymayan liberallerin Kıbrıslıları işgalcilere karşı ırkçılık yapmakla suçlaması, küçük burjuvazinin sonu gelmez sayıklamaları, AB fonları, TC hibeleri, egemenlik kayıtsız şartsız Ankara’nındır…
Kürtlere Türkiye’de “ya sev, ya terk et” diyenler, Kıbrıslılara Kıbrıs’ta “ya sev, ya terk et” diyor; “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diyenlere ise yüksek perdeden ırkçılık suçlaması sallıyor liberaller…
Kürtlere Türkiye’de mecliste siyaset yaptırmayan Ankara, Kıbrıs’ta işbirlikçilerine imzalattığı protokollerle bütün siyaset araçlarını kendi tekelinde topluyor.
“Protokolün uygulanması… TC Cumhurbaşkanı Yardımcılığı uhdesindedir.” (TC- KKTC İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması, Ek 5, madde 11)
TC kendi işbirlikçisi olan Kıbrıslılara dahi siyaset yasağı koydu. Bütün yetkilerin uhdesi TC Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı’nda ve TC Teknik Heyeti’nde toplandı…
Ama işgalcilere karşı Kıbrıs Kıbrıslılarındır diyenler ırkçıdır, ha?
Ankara imzalanan son protokol ile Kıbrıslılara siyaset yasağı koydu. Farkında bile değilsiniz…
Nelerle uğraşıyorsunuz?
Hayranım size!
Bir elinizde atom bombası, diğer elinizde ayna, umurunuzda mı dünya?
6 ay önce Ankara’da AKP’nin medyası AKİT TV’de adamın biri şöyle dedi:
-“Gerekirse 70 bin Kıbrıslı Türk’ü Güney’e süreriz ve Kıbrıs’ı tekrar işgal ederiz!”…
6 ay sonra sosyal medyada Kıbrıslılara karşı yürütülen linç kampanyasında ‘öğrenci’nin biri şöyle dedi:
-“Tekrar bir harekât farz oldu ama bu sefer Rumlara değil”…
Kıbrıslılara karşı bir harekât daha yapma konusunda konsensüs var demek ki Türkiye’de…
Bunlar fevri, farazi, fasa fiso açıklamalar değil, tarihin imbiğinden süzülüp gelen sözlerdir. Irkçılığın silahlanmış halidir…
Sömürgecilerin savaş naralarını görmeyenler barış da talep edemez!
Kuzeyde Güneyin Emekçileri “ekmek” dedikçe, güneyde camilerde provokasyonlar oldu. ELAM kapılar sonsuza dek kapalı kalsın diye önerge verdi Temsilciler Meclisi’ne.
Size de uyar mı bay Özersay?
Ne de olsa protokol ile siyaset yapma yetkileriniz elinizden alındı, ancak bu tip konularda kem küm edebilirsiniz…
Kıbrıs’ta mülteci ve göçmen olan Kıbrıslılardır. Kimi Kıbrıslı üç, kimi dört kez göçmen oldu, mülteci çadırlarında yaşadı. “Mülteci hakları” diye bir şey de yoktu o zamanlar…
-One chocolate, one chocolate, diye BM askerlerinin peşinde dolaşırdı mülteci çocuklar…
Bugün de Güneyin Emekçileri mültecidir kendi yurdunda!
Güneyin Emekçilerinde çaresizlik, devletsizlik, evsizlik, sendikasızlık, yurtsuzluk, göçebelik, açlık…
Güneyin Emekçilerinin ağzında “Ela re, ela”…
Baf sakızı kokar Güneyin Emekçileri…
Düşmanın ağzında “Defol git, ne halin varsa gör”…
Farkında olmayanların hayatıdır Güneyin Emekçilerinin yaşadığı…
Güneyin Emekçilerinin “ekmek” talebini ilkel buldular…
Güneyin Emekçilerinin “barış” talebi çok sade göründü gözlerine. Barışın müzakere masasında geleceğini zannettikleri için Güneyin Emekçilerinin barış talebini de görmezden geldiler…
Güneyin emekçilerinin “toprak” yani bütün bir memleket talebini de duymadılar…
Güneyin Emekçilerinin “bütün bir ekmek için barış içinde bütün bir memleket” talebini teneke gürültüsü sandılar…
Güneyin Emekçilerinin “bütün bir memleket gibi bütün bir ekmeği barış içinde paylaşmak” talebi dikenli tellere takıldı…
Güneyin Emekçileri “Ekmek! Barış! Memleket!” dedi…
Hepimizin hayatıdır Güneyin Emekçilerinin hayatı, memleketin kaderidir, görene!
(9 Haziran 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)