Faşizm, ırkçılık, şovenizm… Karanlıkta zeytin silkelenmez!

Aziz Şah – Eşeği saldım çayıra

Otlaya karnın doyura

Gördüğü düşü hayra

Yoranın da…

40 bin işgal askerinin olduğu adada, ordunun rehinesi olmaktan memnun olan işbirlikçilerin bize kustukları kini gördük…

Bir ülkede işgalciye karşı toplanıp gelmediğiniz gibi, işgale karşı çıkanlara toplanıp geliyorsanız, tarafınızı açık ediyorsunuz…

Bel altı “testosteron”dan tutun, bel altı “geri kafalı/yaşlı/ eski kuşak”a işittik ve hatmettik sosyal medya çöplüğünde edilen hakaretleri. Ama hazmetmedik, yüreğimiz garıştı, gay ettik!

“Dost başa düşman ayağa bakar” sözünü bir daha öğrendik işgalin işbirlikçilerinden! Kendini en doğru ve en genç zannedenlerin ettiği bel altı her bir hakaret ayağımıza baktıkları içindir. Kaydedildi…

Tarihin yaşıtı zeytine sırtını yaslamayan, milenyum öncesine dair hafızasında kırıntı olmayan, bu memleketin doğudan batıya kuzeyden güneye bir bütün ve bölünmez olduğunu inkâr eden, Kıbrıslı mültecilerin yaralarını görmeyen kör gözler tarihin kendileri ile başladığını zannetsin…

Genç olmayı doğru olmak zannedenler, genç olunca her aklına eseni dile getirebileceğini zannedenler, tarihin hafızasını inkâr edenler 1930’ların faşist dünyasında olduğumuzun bile farkında değil; geri kafalıymışız, çağ değişmiş!

İşgal edilmiş, parçalanmış, yağmalanmış bu memleketin bütününü savunmayı ve sevmeyi “mikro-milliyetçilik”le yaftaladılar; bu memleket için acı çeken insanlara hakaret etmeyi iş ettiler kendilerine…

İşgal edilmiş, parçalanmış, yağmalanmış bu memlekette evinden zorla atılmış Kıbrıslıların evlerine taşınan nüfusa, o nüfusla sömürgeleştirme ve koloniler oluşturma politikasına karşı çıkan bizleri “faşist” diye yaftaladılar…

1930’ların faşizmi gibi yükselirken 2020’lerde faşizm, “faşist” diyecek kimseyi bulamadılar koca dünyada Avrupa-Afrika ailesine “faşist” dediler…

Bize edilen hakaretler ve boynumuza asılan yaftalar sosyal medya çöplüğünde kayboldu gitti. Bize hakaret ederken bunu eğlenceye çevirenler ruhumuzda açtıkları yaraları görmedi, genç olmayı dangalak olmak zannettiler…

Bu memlekette ırkçıya ırkçı, faşiste faşist, yerleşiğe yerleşik, işgalciye işgalci, savaşa savaş dememek için taklacı güvercin olanlar “vurun abalıya” diye vurdu; ama bizim “abalı”, yani sessiz ve güçsüz, olmadığımızı akıl edemediler…

Sözcükler ve kavramlar bir cümlede kullanılmadan önce kuyumcu titizliği ile ölçülür. Kavramları yersiz kullanırsanız, yeri geldiğinde içi boşalan kavramlara kimse inanmaz!

Şovenist, ırkçı, faşist kavramları da bu türden tehlikeli kelimelerdir. Kullanmadan önce bin dereden su getireceksiniz. Ağzınızdan çıktıktan sonra geriye dönüş yoktur. Bir gazeteye “iğrenç” demeden önce kırk defa düşüneceksiniz…

Titizleneceksiniz!

Hayatını savaşın içinde, savaş sırasında, savaşın ortasında savaşa karşı çıkmayı bir ilke, erdem, yol-amaç sayarak sürdüren insanlara, onurlarından başka kaybedecek bir şeyleri olmayan insanlara “şovenist” diyorsanız, ya şovenizmin anlamını bilmiyorsunuzdur, ya da bile isteye bok atıyorsunuz!

Şovenizm burjuvazinin savaş çığırtkanlığına denir. Ağzınıza almadan önce kırk defa düşünmeniz gereken kavramlardandır…

Irkçılık çayıra salınacak bir kelime değildir, salma dolaşmaz eşek gibi. Irkçılık sömürgeciliğin dişlisidir ve faşizmin paramiliter sopasının motifidir, küçük burjuvazinin retoriğidir, kapitalizmin özüdür.

Böyle ağır manaları olan sözcükleri karşınızdakilere yöneltmeden önce kırk defa düşüneceksiniz. Çünkü fikirlerin ve eylemlerin sonuçları vardır…

Avrupa gazetesi, Afrika oldu, Afrika baştan Avrupa! Düşünen maymuncuk düşünen eşecik oldu. Ne Afrika’dayık ne Avrupa’da, ikisi arasında sıkışıp kaldık, ikisinin fayları da bizi silkeliyor; ama karanlıkta zeytin silkelenmez!

(26 Haziran 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

Görsel: Senih Çavuşoğlu

About the author