Oz Karahan – Afrika gazetesine karşı gerçekleşen karalama ve linç girişimlerine geçtiğimiz günlerde tüm Kıbrıslılar olarak şahitlik ettik.
AB fonlarından destek alarak yaptıkları göstermelik insan hakları projeleri için, bu defa bir avuç Afrikalı öğrenciyi ön cepheye atarak gazetemize saldırtan güruh tuhaf bir “zafer sarhoşluğu” içerisinde bugün.
Şener Levent’in gazetemizin ismini değiştirme kararını, kendilerinin verdikleri “şanlı mücadele” neticesinde gerçekleştiği ve bizim geri adım attığımız illüzyonu ile demeçler veriyorlar.
Toplum tarafından karşılığı olmayan argümanlarını direkt olarak karşımıza geçerek dillendiremeyip zavallı bir Afrikalının arkasına saklananlar kabak kesmeye devam ediyor hala.
Bunları görmeye alıştık.
Bu gazetemize yapılan ilk saldırı, ilk karalama kampanyası ya da ilk linç değil, son da olmayacak.
Zaten Avrupa gazetesi yayın hayatına devam ederken, bu güruhun savunduğu “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon” fikrinin mimarı Rauf Denktaş tarafından organize edilen saldırılar sonrasında adını “Afrika” olarak değiştirmişti.
Bugün “Avrupa”ya geri döndük!
Hem saldırılar, hem de isim değişikliği Kıbrıs’ın özgür bölgelerinde büyük ses getirdi.
Gazetenin isminin neden bir dönem Afrika olduğunu bilmeyen kitleler bunun nedenini de öğrenmiş oldu.
Bu konu hem medyanın hem de toplumun gündemini bir süre daha meşgul edeceğe benziyor.
Bütün bu saldırıları organize eden “hibe avcılarının” asıl üzüldüğü konu ise bu sıfatlarının toplumun genelinde daha çok deşifre olmuş olması.
Verdikleri demeçlerde bu konudan rahatsızlıklarını belirtirken, yanlış algı yaratmak adına “Avrupa ailesinin” bu konuyu yeni açtığı gibi kahpece iddialarda bulunuyorlar.
İnsaf!
Sadece benim bile bugüne kadar bu gazetede yazdığım tüm köşe yazılarının üçte birinde bu konuya ve bu kuruluşlara değinmişliğim vardır.
Kıbrıs’ta AB fonları ve çeşitli vakıfların verdikleri hibeler ile yaşamını idame eden o topu topu 50 kişiyi ve 50 kuruluşu isim isim biliyorum.
Evet 50 kişi ve 50 kuruluş.
Kıbrıs’ta aynı 50 “übermensch”in üçer beşer bir araya gelerek kurdukları gruplar, gazeteler ve dernekler, inisiyatifler, platformlar falan…
Beğenmedikleri bir şey olduğu zaman 50 kuruluş gibi ses çıkaran 50 kişi!
Ancak toplumda karşılığı olmayan bir ses ne kadar yüksek olursa olsun etkisiz olmaya mahkumdur.
Zaten şahsi geçimleri adına içine girdikleri bu “barış” ve “insan hakları” projelerinin öyle bir gaylesi de yok.
Biraz gayleleri olsaydı en azından “barışmak” istedikleri Rumca konuşan Kıbrıslıların varlıklarından haberleri olurdu.
Bu defa yine çıkarttıkları kakafonivari sese en güzel cevabı Şener Levent verdi ve bize Avrupa’mızı armağan etti.
***
Bu sürecin bize kazandırdığı diğer bir şey ise mücadelemize ve samimiyetimize inanan insanları bize göstermesi oldu.
Bu arada bu süreç, birkaç tane de hem orada hem burada duran kişiyi de deşifre etti ve onlar da kendilerini ayıkladı.
Velhasıl, Avrupa ailesi daha da güçlendi ve yoluna devam ediyor bugün.
Kıbrıslıların susturulamayan ve satın alınamayan tek sesi olarak…
(28 Haziran 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)