Vedat Aydın cinayetinden Kutlu Adalı cinayetine

Aziz Şah – 90’lı yıllarda coğrafyamız için köşe taşı olan dört suikast ve cenaze var…

1991 Vedat Aydın…

1993 Uğur Mumcu…

1993 Turgut Özal…

1996 Kutlu Adalı…

Körfez savaşı ile açılan 90’larda taşlar baştan dizildi. Bir tek Dikilitaş yerinden oynamadı, gerisi yerle bir oldu…

Bu dönem Kemalistlerle İslamcılar arasında mücadele dönemidir. Kapanışı da 28 Şubat 1997 askeri darbesi ile oldu.

Bu dört cinayeti/cenazeyi bir köşe yazısına sıkıştırmak hiç kolay değil. Dört farklı dünya, dört farklı cinayet, dört farklı cenaze…

Bu dört cinayet içerisinde bir de 1993 yılı var. Uğur Mumcu, Turgut Özal cinayetleri ve Sivas Madımak katliamı. İşte bu vakaların tamamı tek bir dönemin ürünüdür…

1996 Kutlu Adalı cinayetinin de bir devamı var; 2000 yılında Denktaş ile askerin Avrupa gazetesine karşı kurduğu “casusluk komplosu”…

1991’de 7 Temmuz’da Vedat Aydın kontrgerilla tarafından öldürüldü. Vedat Aydın bir Kürt aydını idi. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin yönetimindeydi ve o günlerde Kürtlerin partisi olan Halkın Emek Partisi’nin Diyarbakır İl Başkanı’ydı. Vedat Aydın 90’ların ilk faili meçhulüydü. Dönem onunla açıldı…

Vedat Aydın’ın cinayetine giden yolun taşlarını “Kürtçe” döşedi. İnsan Hakları Derneği’nde Kürtçe konuşma yaptığı için mahkemeye çıkarıldı, mahkemede Kürtçe konuştu, beraat ettikten sonra evinden alınarak öldürüldü…

Eşi Şükran Aydın, o gün siviller tarafından götürülürken Vedat Aydın’ın şöyle dediğini aktarıyor: “Ben gideceğim, arkadaşlara, avukatlara, Hatip Dicle’ye haber ver. Hepsinin haberi olsun. Ben yüzde 99 ölü olarak eve geri döneceğim. Yüzde bir sağ olarak eve geri dönme şansım var”…

Vedat Aydın’ın cenazesi Kürt hareketinin dönüm noktalarından biri oldu. Cenaze ayaklanmaya dönüştü, 3 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı. Bir sene sonra da Musa Anter öldürüldü…

1991’de Vedat Aydın Kürtçe konuşan bir Kürt aydını olduğu için öldürüldü.

1993 ise “büyük cenazeler yılı”ydı. 24 Ocak’ta Uğur Mumcu öldürüldü. 500 bin kişi kaldırdı cenazesini. 17 Nisan’da Turgut Özal öldü. Zehir tetkiki bile “devlet sırrı” oldu.

Mumcu Batıcı-laik kampın temsilcisiydi, Özal tarikatların, Siyasal İslamcılığın, Yeni Osmanlıcı siyasetin temsilcisiydi.

Ve 6 Temmuz 1996’da Kıbrıs ile Türkiye arasında ana-yavru ilişkisine karşı çıkan Kutlu Adalı öldürüldü…

Dört farklı dünyadır bu dört cinayet, ama dördünden de aynı devlet sorumludur. Dördü de çözülmemiştir…

Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, devlet adına “bin operasyon” yapmakla övünen Mehmet Ağar’ın kendisine Uğur Mumcu cinayetinin ardındaki hakikatin ortaya çıkamayacağını, çünkü bir tuğla çekilirse devletin bütün duvarının çökeceğini söylediğini aktarır…

Kürt Vedat Aydın cinayeti ile açılan Kıbrıslı Kutlu Adalı cinayeti ile kapanan bu dönemde bir tuğla çekilseydi bütün cinayetler çözülmüş olurdu. Bütün cinayetler aynı devletin gözetiminde aynı kontrgerillanın farklı kolları tarafından işlendi…

Irkçı-sömürgeci rejim tam olarak bu organizasyondur…

Türkiye’de İslamcı ve Kemalist kamp arasında bir mücadele sürüyordu; 1996 Adalı cinayeti ve 2000 yılında Denktaş ile askerin birlikte düzenlediği komplo da bu kavganın halkalarıydı. Bir de bu açıdan dönün bakın yakın geçmişe…

(7 Temmuz 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

Vedat Aydın ve cenazesi…

About the author