
Aziz Şah – Bayraktar Cami’nin kaderine bakar mısınız? Ya da tersinden söyleyelim: Kıbrıs Türk toplumunun kaderi Bayraktar Cami’sinin kaderi gibi…
Ömerge Cami ile birlikte Türkler tarafından yakıldı Bayraktar…
Bayraktar ve Ömerge Camilerini kimlerin yaktığını ilan edeceğini “Cumhuriyet” gazetesinin son sayısında yazan Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet akşamına öldürüldü…
Özel Harp Dairesi’nin tetikçileri tarafından biri yatağında diğeri arabasında…
Bugün olsa “Siz kahraman mı olmak istiyorsunuz?” diye sorarlardı gerçeğin peşindeki iki gazeteciye…
Bayraktar ve Ömerge Camileri’ni iki toplumun arasına nifak sokmak için Türkler yaktı…
Ayasofya gündeme geldikten sonra önce Limasol’da Köprülü ve Larnaka’da Tuzla Cami’ye saldırılar oldu…
Şimdi de Bayraktar Cami’nin kapısına “ateş ve balta” sembolleri asıldı…
Ahali artık galeyana gelmiyor böyle şeylerden. Yalancı çobanın hikâyesi gibi…
Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun “Kıbrıs’ta cami bile yaktık” itirafından sonra, her saldırıya uğrayan camiden sonra “Acaba mı?” diyoruz, “Gene mi Özel Harp Dairesi?”
Türk İstihbaratı’nın güney Kıbrıs’ta ne işi var, demezsiniz herhalde…
Erdoğan Ocak ayında “MİT Libya’da üzerine düşen görevleri yerine getiriyor” dedi, Temmuz’da ise “Libya’da MİT’in sağladığı istihbari ve operasyonel destek oyun değiştirici role sahip” dedi…
Libya’da üzerine düşeni yapanlar Larnaka, Limasol, Lefkoşa’da da yapar…
Ne zaman camilerde bir provokasyon olsa aklımıza Sabri Yirmibeşoğlu geliyor…
-Acaba mı, diyoruz…
Geçen hafta Bayraktar Cami’nin kapısına bir pankart asıldı…
Pankartta “balta ve ateş” sembolleri var. “Balta ve ateş” faşist hareketin kutsal sembolleridir…
En nihayetinde “Nacak” diye gazete çıkan bir ülkedir burası. Baltaya Kıbrıs’ta nacak denir, bilirsiniz…
Bayraktar Camisi’nin kapısındaki balta ve ateş işaretlerini görünce eskilere gittim…
Bizde nasıl “kitaba, silaha, bayrağa” ant içilirse evrensel faşist harekette de “baltaya ve ateşe” yemin ederler…
Yunanistan’da Albaylar Cuntası zamanı…
Devrimcilere işkence eden yüksek rütbeli bir polis vardı…
Yıllar sonra o dönem yapılanların intikamını almak için bir silahlı örgüt kuruldu.
Örgüt bir liste yaptı. İşkenceci devlet görevlilerini ve onları destekleyen CIA ajanlarını bir bir temizlediler…
CIA’nın Yunanistan şefini bomba ile havaya uçurdular…
Devrimcilere işkence yapan polis komutanını öldürdüler.
O işkencecinin ardından Yunanlı faşistlerin yazdığı yazıyı okumuştum; bugün Yunanistan’daki Neo-Nazi partisi Hrisi Avgi’nin (Altın Şafak) henüz bir gençlik örgütü olduğu dönem yayınladığı gazetede çıkmıştı o yazı…
İki kelime ile bitiyordu: “Ateş ve balta”!
İşkenceci polisin intikamını “ateş ve balta” ile almaya ant içiyorlardı…
Şimdi Bayraktar Cami’nin kapısında “ateş ve balta” var…
“Görecek günlerimiz var daha” da derler, “Daha çekeceğimiz var” da derler…
Ama kaderimiz ve kederimiz Bayraktar Cami ile birdir belli ki bütün baltaları ateşte eritene kadar…
(27 Temmuz 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)
