Kurtlarla dans

Şener Levent – Herkesin yanlış yaptığını doğru yapma hakkın elinden alındı…

Yapamazsın…

Yaparsan yanlış yapmış sayılırsın…

Ödersin bedelini…

Ödetirler…

Mağdur yaşar mağdur ölürsün…

Müdavimi olursun mahkemedeki sanık kutusunun…

Israr edersen, bazan da kurşunla, bombayla ödersin bedelini…

Herkes iki kere iki beş eder derse, sen dört diyemezsin…

Herkes çıplak krala giyinik muamelesi yaparsa, sen çıplak muamelesi yapamazsın…

Herkes dünyanın dönmediğini söylerken, ille de dönüyor diye ısrar eden Galileo’nun başına gelenleri gördün…

Çekmediği işkence kalmadı…

Herkes “Mutlu Barış Harekatı” derken, sen “İşgal Harekatı” diye bağıramazsın…

Herkes o köye “Yenierenköy” derken, sen “Yalusa” diyemezsin…

Herkes kürsüdeki hatibi alkışlarken, sen yuhalayamazsın…

Herkes faşizme gönül verdiyse, sen demokrat olamazsın…

Herkesin hain saydıklarını sen yurtsever sayamazsın…

Herkes camilere bombayı Rumların koyduğuna inanırken, sen Türklerin koyduğuna inanamazsın…

Herkes bayrak direğine tırmanan Solomu’nun haklı olarak öldürüldüğünü söylerken, sen haksız yere öldürüldüğünü söyleyemezsin…

Herkesin yanlış yaptığını doğru yapma hakkın elinden alındı…

Beladan kurtulmak istersen, herkesin yaptığı yanlışı yanlış olduğunu bile bile senin de yapmaktan başka çaren yok…

İki kere iki kaç?

Beş mi diyorlar?

Beş de sen de…

Sürüden kaçma…

Yemesin seni kurtlar…

Bak o kurtlara yem olmamak için memleketlerinden nasıl kaçıyorlar…

Nasıl başka yerlere sığınıyorlar…

Herkesin yanlış yaptıklarını doğru yaptıkları için…

Herkesin söylemediklerini söyledikleri için…

Herkesin gittiği yoldan gitmedikleri için…

Herkesin içtiği sudan içmedikleri için…

Kaçtılar…

Kaçamayanlar hapse atıldı…

Hapse atılanların haklı yere hapse atıldığına inanmayanlar da hapse atıldı…

***

Bir adada doğdum ve doğduğum adada yaşarım ben…

Herkesin yaptığı yanlışı doğru yapanlar da gelip geçti bu adadan…

Onlar da cezalandırıldı…

Bedelini ödedi onlar da…

Çünkü herkesin yaptığı yanlışı doğru yapma hakkı onların da elinden alınmıştı…

Doğruyu yaptılar…

Ve kurşunlanarak öldürüldüler…

Kayıtlara hain diye geçtiler…

Yıllar sonra anlaşıldı tek doğru yapanın onlar olduğu…

Dünya güneşin etrafında elli kere daha döndükten sonra…

Ve ben herkesin yanlış yaptığını bir kişinin bile doğru yapmasının hayatımızda ne kadar ciddi ve önemli bir iş olduğunu anladım…

Bir gazete çıkardıysam herkesin yanlış yaptığının doğrusunu yapmak için çıkardım…

Surlara ve dağlara çıktım…

Var gücümle bağırdım…

Sesim geri döndü bana…

Beni bir geceyarısı karakolda sorgulayanlar yaptıkları yanlışı benim de yapmamı talep ediyorlardı…

Ben o şair gibi yalnız kalmaktan sakınmam…

Hatta ben de yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim…

Oscar Wilde’ın, “Akıp giden bir bataklığın içindeyiz hepimiz, ama yıldızlara bakıyor bazıları” sözüne katılırım da, “Kadınlar sevilmek için yaratılmışlardır, anlaşılmak için değil” sözüne katılmam…

Ama üstad şu sözünde çok haklı:

“Kendime yalan söylemeye başladığımdan beri kimseye inanmıyorum”…

Kendine yalan söyleyen başkasına hiç doğruyu söyler mi?

***

Bu adada Karava’ya Alsancak, Afanya’ya Gaziköy, Mağusa’ya Gazimağusa diyen insanlar yaşar…

O insanların dediklerinin yanlış olduğunu söyleyenler doğruyu söylemiş sayılmazlar…

“Yaşasın enosis” ve “Yaşasın taksim” bağırmaları arasında geçti çocukluğum bu adada…

Ne birine, ne de diğerine inandığım için beni kendilerinden saymadılar…

Benim gibi başka inanmayanları da kara listelerine yazdılar…

Çok komik bunlar bunlar, ama hüzünleniyoruz yine de…

Bir yol Karpaz’a, bir yol Baf’a çıkar…

Beşparmaklar Trodoslara, Trodoslar Beşparmaklara bakar…

Tavernada “Zorba” çalar…

Geçer gideriz sokaklardan sanki hiçbir şeyi umursamadan…

Herkesin yaptığı yanlışın doğrusunu yapamayacak kadar bir korkaklık çöreklenmiş içimize…

Savcı,

-Aramızı açacaksın anavatanımızla, diyor.

Ben,

-40 mildir, daha fazla açılmaz, diye ısrar ediyorum…

Bilmez ki bu şarkı hiç bitmeyecek…

Bu yara hiç kapanmayacak!

(25 Ağustos 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır=

About the author