Aziz Şah – Rum ve Türk Kıbrıslı gazeteci, yazar ve sanatçılar ortak bildiri yayınlamışlar.
Bildiri çevre, doğa ve insanı sevme temasında bir ilkokul çocuğunun kompozisyonu tadında.
Özetle, sevelim sevilelim diyorlar. “Birlikte sevebiliriz, Akdeniz” başlıklı bildiri gazetelerde çıktı ve internette var. Benim köşem dar, alıntı yapamam, merak eden baksın…
Hiç kimseyi rahatsız etmeden barış bildirisi yazmaya çalışmışlar. 1990’lardan beridir ABD ve AB fonlarıyla yetiştirilen yeni aydın kuşağının düşün dünyasını yansıtıyor. 30 senedir AB-ABD emperyalizminin Kıbrıs’ta sivil topluma akıttığı milyonlarca Dolar ve Euro’nun somut sonucudur bu bildiri. Amerikan Think Tank ve Conflict Resolution’larının diliyle yazıldı.
1974’ten beridir Kıbrıs’ın yarısını işgal eden, Rum Kıbrıslıları Kıbrıs’ın kuzeyinden sürgün eden, Türk Kıbrıslıları da esir alarak AB ve ABD ile oturduğu bütün müzakere masalarında rehine olarak kullanan Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı tek bir cümle kurmayacaksanız neden yazdınız bu bildiriyi?
1974’te toprak bütünlüğünü garanti ettiği ülkenin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırarak egemenliğine tecavüz eden TC devleti, topraklarını işgal ettiği ülkenin denizdeki egemenliğine tecavüz ederken bu konuda tek bir cümle kurmayacaksanız neden yazdınız bu bildiriyi?
Doğu Akdeniz ve Ege meselesi geniş çaplı bir meseledir ve çok boyutludur. Biz Kıbrıslıları ilgilendiren birinci maddesi Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine tecavüz etmesidir. Birinci meselemiz bizim budur.
Türk ve Rum Kıbrıslıların Doğu Akdeniz’deki haklarının Kıbrıs Cumhuriyeti’nden ileri geldiğini herkes bilir. Kıbrıslı Türklerin hakkını Rumlar da inkâr etmez. Türkiye ise “Kıbrıslı Türklerin haklarını savunuyorum” adı altında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütününün egemenliğine saldırıyor. Bunu söylemeyecekseniz neden yazdınız bu bildiriyi?
Akdeniz’de bizi birinci dereceden ilgilendiren meseleler Türkiye’nin Kıbrıs’ın egemenliğine saldırısı etrafında gelişir. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek başına yöneten Rum liderliğinin akıl dışı hareketlerinin (İsrail, Fransa, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri vb. ile kurulan ittifaklar) tamamı Rumların Türkiye korkusundan ileri gelir. Eğer bir “dayanışma” bildirisi yazıyorsanız bunu söyleyeceksiniz. Bunu söylemeyecekseniz neden yazdınız bu bildiriyi?
Bir dayanışma bildirisine 1974’ten bugüne Rum toplumunun travmalarını not edip “Türkiye elini Rum Kıbrıslı kardeşimden çek!” demiyorsanız neden yazdınız bu bildiriyi?
Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri rehin tutarak sürdürdüğü politikalara “hayır” demeyecekseniz neden yazdınız bu bildiriyi? Türk Kıbrıslıları rehin tutarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ne saldırıp hak talep etmesinin haklı bir tarafı mı var? Neden sustunuz?
Erdoğan Macron ile kavga ederken Fransa’ya karşı bildiri yazmak kolaydır… Zor olan her zaman kendi egemenine karşı çıkmaktır. Enternasyonalizmin esası da budur. Türk Kıbrıslıların egemeni Türkiye’dir. Ankara’nın esiriyiz. Doğu Akdeniz gerilimi üstüne yazılacak bir bildiri önce Türkiye’ye karşıdır. Rum liderliğini girdiği gerici ittifaklar sebebi ile eleştirecekse önce Rum aydınları ve sosyalistleri eleştirir. Türkiye’ye karşı tek cümle kurmadan Rum liderliğini eleştirmek aleni şovenizme girer. TC devletine sırtını dayayıp Rumları eleştirmek dünyanın en kılçıksız işidir…
Fransız sosyalisti Jean Jaures ve Alman sosyalisti Karl Liebknecht’ten öğrendik savaşa karşı nasıl durulduğunu: Savaş zamanı enternasyonalizmin manası önce kendi hükümetine karşı durmaktır… Fransız sosyalisti kendi egemenine ve Alman sosyalisti kendi egemenine karşı çıkar. Önce kendi egemenini eleştireceksin. Tabii bunların hiçbiri sözkonusu bildiride yok. O zaman neden yazdınız bu bildiriyi?
(24 Eylül 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)
Foto: Karl Liebknecht bir mitingte konuşma yaparken…