Aziz Şah – Türkiye’de bir söz vardır…
“Biz Ermeniyi dövdürmeyecektik” diye…
Bilir misiniz manasını?
“Biri Türk, biri Kürt ve biri Ermeni üç arkadaş erik çalmak için zengin bir Türk’ün bahçesine girerler. Bahçenin sahibi Türk gelir. Bunları bahçesinde görünce önce Ermeni’ye çatar:
“Lan, hadi anladık bu ikisi Müslüman; sen Müslüman bile değilsin, hangi hakla bahçeme girip erik çalarsın?” der; Ermeni’yi öldüresiye pataklar ve dışarı atar.
Sonra sıra Kürde gelmiştir. Kürde de:
“Lan, sen Türk bile değilsin; hangi hakla bahçeme girer ve erik çalarsın?” diyerek Kürdü de bir güzel döver.
Sıra Türk olana gelmiştir. Ona da:
“Sen ne biçim Türksün, nasıl bir Ermeni ve bir Kürtle bir olup bahçeme erik çalmaya gelirsin?” der ve onu da iyice patakladıktan sonra bahçeden atar.
Ardından bu üç arkadaş:
“Nasıl olur da biz üç kişi olduğumuz halde bu adamdan dayak yeriz?” diye aralarında tartışmaya başlarlar.
Bu sırada Türk Kürd’e döner ve şöyle der: “Biz en başta Ermeni’yi dövdürmeyecektik”…
Hikâye bu…
1915’te kırılan Ermeni ve Süryanilerden başlasak anlatmaya 1930 Zilan Kürt kırımına, 1934 Trakya Yahudi pogromuna, 1938 Dersim kırımına, 1955 Rum pogromuna, 1 Mayıs 1978’e, Maraş, Çorum, Sivas’a ve Roboski, Suruç, Ankara Gar, Diyarbakır meydan katliamlarına…
Sayamadıklarım da o kadar çok ki uzar gider bu hikâye. Hatta hikâyenin sonunda suçsuz askerlerin bile Silivri zindanlarına atılması var…
Gayri Müslimlere zulmederek başlayan hikâye, Müslüman Kürde, aynı mezhepten olmayan Türke, aynı mezhepten olup da farklı düşünen Türke, aynı mezhepten olup da aynı şekilde inanmayan Müslümana uzandı…
İşte “Biz Ermeniyi dövdürmeyecektik” sözü buradan gelir…
Siz, Afrika gazetesine o ilk taşı attırmayacaktınız…
Taşı atanları kucaklamayacaktınız Bay Tatar…
Taş atanlarla kafa tokuşturmayacaktınız Bay Taçoy…
“Yakalım” diye nara atanları “Beni Doktorum diye çağırdılar” diyerek öpmeyecektiniz Bay Sucuoğlu!
İnsan taşlayanı insandan saymayacaktınız Bay Amcaoğlu!
Sonra kalkıp ayaklarına gidip “velinimet” gibi muamele etmeyecektiniz UBP Kurmayları…
Onları alt mahkemeye değil ağır cezaya sevk edecektiniz muhterem savcılık…
Onları hapse atan yargıç ölüm tehditleri alırken susmayacaktın Yüksek Mahkeme, Başsavcı, Barolar Birliği…
Onları hapse atan yargıç ölüm tehditleri alırken susmayacaktın Bay Tufan, Bay Cemal, Bay Serdar, Bay Kudret…
Linççileri “iyi hal”den serbest bırakmayacaktın Bay Tufan…
22 Ocak’ta görevini yapıp kan akmasını engelleyen polis müdürü Ali Savaş Altan sürgün edilirken yüzüne kapıyı kapatmayacaktın Bay Akıncı…
Ali Savaş Altan 22 Ocak raporunu yazıp getirdiğinde randevu verecektin Bay Akıncı ve Bay Erhürman, kapıda bekletip yollatmayacaktınız…
22 Ocak’tan beridir, iki senedir hiçbirinizin ağzını bıçak açmadı. Susmayacaktınız efendiler ve hanımefendiler…
“Ermeniyi dövdürmeyecektik” diyen Kürt ve Türk gibi siz de Afrika’ya ilk taşı attırmayacaktık diyeceksiniz sizin kafanıza da taş yağdığında ama nafile…
(6 Kasım 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)