Aziz Şah – 10 Kasım 2020 “Demokrasi ve İrade Yürüyüşü”nden geriye ne kaldı?
Temmuz 2000 Mitingi’nden geriye “General Urfa’ya!” sloganı kaldı…
Annan mitinglerinden geriye “Bu memleket bizim!” kaldı…
Toplumsal Varoluş Mitingleri’nden geriye “Ankara elini yakamızdan çek!” kaldı…
22 Ocak 2018’de saldırının gecesinde gazetenin etrafında faşistlere karşı etten duvar ören gençlerden hatıra “Afrika bizim evimizdir” sözü kaldı…
26 Ocak 2018 yürüyüşünden geriye hiçbir şey kalmadı. Sendikacılar slogan yasağı koydu çünkü…
10 Kasım 2020 yürüyüşünden geriye de “Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslınındır” kaldı…
Komite sloganlar belirledi, dövizler ve pankartlar hazırlattı…
Hazırladıkları listede irade, demokrasi, özgürlük, müdahale gibi tek başına hiçbir anlam ifade etmeye kelimelerin yan yana dizilmesinden ibaret sloganlar vardı…
“Hep eleştirmeyin, yapıcı da olun” diyorlar. Eleştiri olmadan yapıcı olamazsınız, o ayrı. Ama işte yapıcı olduk; bir slogan nasıl etkili olur, onu örnekliyoruz…
“Biat değil özgürlük”, “herkes için demokrasi” ve “müdahale değil irade” gibi öznesi, yüklemi, nesnesi olmayan kelime dizimleri anlamsızdır. Komitenin en etkili sözü “Atanmış kayyum istemiyoruz” oldu…
Bundan on sene sonra bu eylemden geriye komitenin temel gramer kurallarından yoksun sloganları değil, tek bir söz hatırlanacak: Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslınındır!
Yukarıda yazdığım 2000 Temmuz’undan 2020 Kasım’ına Kıbrıs’a bir şekilde damga vurmuş sloganlara bir bakın…
Bu sözlerin hepsinin içinde özne, yüklem, nesne bir şekilde var. Gizli ya da açık…
“Demokrasi ve İrade Yürüyüşü”ne çarşafa yazılıp getirilen “Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslınındır” sözünde de özne var: Kıbrıslı!
Bir söz slogan olacaksa net olmak zorundadır. Öznesi ve yüklemi olacak bir kere, nesnesi olacak. Hedefi olacak!
Mesela “General Urfa’ya!”…
Kim Urfa’ya? General!
Mesela “Bu memleket bizim”…
Memleket kimin? Bizim!
Mesela “Ankara elini yakamızdan çek!”…
Kim elini çeksin? Ankara!
Mesela “Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslınındır”…
Son söz kimindir? Kıbrıslınındır!
Öyle ya da böyle gizli ya da açık bir özne her siyasi cümlenin zorunluluğudur. Net olmak zorundasınız…
Ahali bıktı usandı süs bitkisi olan, ortamdaki oksijeni yutmaktan başka bir işe yaramayan özne olmayan öznelerin “özne olmak” lafından…
Tufan Erhürman kusturana kadar “özne olmak”tan bahsetti, özne Lefkoşa’dır dedi, irade Lefkoşa’dadır dedi…
İrade, demokrasi, müdahale gibi kelimeleri biraraya getirip tek bir net cümle kuramadı. Net olmayan “yuvarlak” cümleleri kuran siyasilerin varlık nedeni kafa bulandırarak yılgınlık yaratmaktır.
Bilinci berrak olmayan insan teslim olur…
Ne tuhaftır ki bu işbirlikçi siyasetçiler durmadan “özne olmak”tan bahsetmelerine rağmen içinde özne, yüklem ve nesne olan bir cümle kuramazlar. Mesela “Kıbrıslı” demekten bile korkarlar çünkü Kıbrıslı bir öznedir!
Bu yüzden diyorum, seneler sonra bu eylemden geriye sadece “Kıbrıs’ta son söz Kıbrıslınındır” sözü kalacak.
İnsan gibi yaşamak için bilinç berraklığına ihtiyaç vardır…
“Yuvarlak” sözler gerçekleri söyleyemez. Gerçek yuvarlak değil, köşelidir. Gerçeğin köşeleri keskindir, elinizi keser tuttuğunuzda, dilinizi keser konuşurken, kendi dilinizin kanının tadını almanıza rağmen gerçeği dile getirmekte ısrar ederseniz içi boş “özgürlük” kelimesinin içi dolar…
İşte o zaman “Kahrolsun istibdad, yaşasın hürriyet” dersiniz Abdülhamid devrinden Erdoğan devrine kadar ilelebet!
13 Kasım 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır.