Aziz Şah – 15 Kasım 2019’da KKTC’nin kuruluş yıldönümünde şöyle yazdım:
Mümtaz Soysal “Muhteşem bir sömürge anayasası yazmıştır…
Geçici 10. Madde ve kalıcı 90. Madde ile Kıbrıslıların ayağına pranga vurdu…
10. Madde ile egemenliği Türk ordusuna bıraktı…
90. Madde ile de TC’nin KKTC’ye dayattığı anlaşmalarda “anayasaya aykırılık ilkesi” aranmaz demiştir…
TC ile sömürgesi KKTC’nin kendi aralarında imzaladığı anlaşmalar anayasaya aykırı olsa bile bir önemi yok demektir 90. Madde…
Tuzaklarla örmüştür anayasayı dört bir baştan…
İngiliz sömürge hukukunda ne kadar gerici yasa varsa hepsini KKTC anayasasına yerleştirdi…
Öyle maddeler var ki KKTC anayasasında!
Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanır Mümtaz Soysal’ın yazdığı yasalar…
12 Eylül 1980 darbesi ile kurulan KKTC’nin anayasası “iç hukuk”umuzdur…
Lazım oldukça tozlu arşivlerden çıkarılıp kullanılan İngiliz sömürge hukuku da “iç hukuk”umuzdur…
1931 isyanından sonra İngiliz sömürgecilerinin çıkardığı yasalar da “iç hukuk”umuzdur…
1955’ten sonra EOKA’ya karşı İngiliz’in çıkardığı yasalar da “iç hukuk”umuzdur…
Günü geldiğinde Kıbrıslı yurtseverlere karşı kullanılmak üzere bu yasalar istiflenmiştir “KKTC hukuku”nda…
“Demokles’in kılıcı” gibi tepemizde sallanırlar…”
***
Bir sene önce bu satırları yazarken ya da diğer “olacak” dediğim şeyleri yazarken bu kadar erken gerçekleşeceklerini beklemiyordum! Türkiye’de iktidar sıkıştıkça Kıbrıs’ta tarihin motoru hızlandı…
Rafta unutulmuş bir yasanın iki maddesi indirildi, diyaliz hastası ve böbrek nakli bekleyen Erdal Eryener’in alnına dayandı…
Eryener’in “sosyal medya” paylaşımının yargılandığı madde Ceza Yasası 47. ve 48. maddeler…
-Cumhurbaşkanına hakaret, devleti aşağılama ve küçük düşürme suçları…
Bu eğer bir suçsa, bizim ahali tarafından bizim mandırada günde binlerce kez işlenir…
Her gün binlerce dava açılmalı!
Elektrik, su, internet kesildiğinde herkes KKTC’ye söver. Devlet dairesine girdiğinde söver, fatura öderken söver, zamlardan sonra söver…
Hepsi devleti aşağılama ve küçük düşürme değil mi bunların?
Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanan İngiliz sömürge döneminden ve 12 Eylül hukukundan kalma yasalar Kıbrıslı yurtseverlere karşı raftan indiriliyor…
Mustafa Akıncı ölüm tehditleri alırken, hakaretlere maruz kalır ve aşağılanırken çalışmayan yasalar Tatar’ın koltuğa oturtulmasıyla çalışmaya başladı…
Demokles’in kılıcı gibi yasalar sallanır tepemizde…
10. Geçici Madde nasıl emrederse o yasalar öyle sallanır…
Yasalar Akıncı’nın dosyalattığı 1000 ölüm tehdidi için çalışmadı…
Lâkin sağlık hakkı gasp edilmiş ölümle yüzyüze bir böbrek hastası için çalıştı o yasalar…
Hasta mahkumlar var Türkiye’de. Erdoğan istibdadının zindana attığı insanlar. Hapse girdikten sonra hasta olmuş, sağlık hakkından faydalanamadığı için kimisi ölmüş kimisi ölümü beklemekte…
Türkiye’de olan herşey Kıbrıs’ta da olacak dediler…
Mahkum hastamız var bizim de şimdi. Sağlık hakkına erişemediği için sosyal medyada isyan edip paylaşım yaptığı gerekçesiyle hapse atılan bir böbrek hastası…
Türkiye’deki hasta mahkumlardan Kıbrıs’taki mahkum hastaya geldik…
“Cumhurbaşkanına hakaret, devleti aşağılama ve küçük düşürme suçları” ifade özgürlüğüne ters mi?
Doğrudur, terstir! Bizim mahkemelerde defalarca tekrar edilmiş iç-hukuk AİHM kararlarına da terstir…
Lâkin bunun mücadelesini veren insan hakları dernekleri ve barolar yoksa ne anlamı var?
Böbrek nakli bekleyen bir insanın hakkını savunmayan bir Hasta Hakları Derneği varsa, ne önemi var?
(19 Kasım 2020 tarihli Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)