Aziz Şah – Erdoğan 15 Kasım’da pikniğini yaptı Kapalı Maraş’ta…
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo da veda turuna çıktı Ortadoğu’da…
19 Kasım’da Batı Şeria’da işgal edilmiş Filistin topraklarında bir yerleşim birimini ziyaret etti…
Erdoğan’ın eylemi ile Pompeo’nun eylemi tıpkısının aynısı…
İsrail diye bir devlet yoktur.
İsrail işgal edilmiş Filistin ülkesidir…
KKTC diye de bir devlet yoktur.
Kıbrıs ülkesi ve Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin işgal edilmiş toprakları üzerinde ilan edildi…
İsrail ise, İkinci Dünya Savaşı sonrasının konjonktüründe Hitler’in gerçekleştirdiği Yahudi soykırımının “mağduruiyeti”ne sığınarak, 1948’de 700.000 Filistinli Müslüman ve Hristiyan Arabı evlerinden sürerek Nakba Savaşı ile “devlet” oldu.
Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının işgal edilmesiyle kurulan KKTC ile Filistin topraklarının işgal edilmesiyle kurulan İsrail’in tek farkı, biri tanınmamış diğeri tanınmış…
Bu sebepten Erdoğan’ın Maraş’ta gerçekleştirdiği gövde gösterisinden sonra Batı Şeria’da Filistin topraklarında şov yapan Pompeo’ya Türk hariciyesinin söyleyebileceği tek cümle yoktur…
TC Dışişleri Bakanlığı ise ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun işgal edilmiş Filistin topraklarına gerçekleştirdiği ziyaret üzerine şu açıklamayı yaptı:
“ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun, İsrail’e gerçekleştirmekte olduğu ziyaret kapsamında bugün (19 Kasım) işgal altındaki Batı Şeria’daki bir İsrail yerleşim birimini, ABD’nin de daimi üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi’nin 2334 (2016) sayılı kararı başta olmak üzere, İsrail’in Filistin topraklarındaki yerleşim faaliyetlerinin uluslararası hukuka aykırılığını kayıt altına alan BM kararlarının hilafına ziyaret etmesi son derece vahim bir adımdır.
Bu ziyaretin arkasında İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki hukuk dışı eylemlerine meşruiyet kazandırmak amacı yatmaktadır. Sorumsuzca atılan bu tür tek yanlı adımlar, İsrail-Filistin ihtilafının çözümüne yönelik yerleşik uluslararası parametrelere, BM kararlarına ve Filistin halkının hak ve özgürlüklerine halel getiremeyecektir. Bu tür hesaplı eylemler sonuçsuz kalmaya mahkumdur.
Filistinli kardeşlerimizin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklarını korumaya, Filistin’in haklı davasını savunmaya devam edeceğiz”…
Ne güzel dedi Türk diplomatları…
-BM Güvenlik Konseyi kararları…
-Uluslararası hukuk ve parametreler…
-Sorumsuzca atılan bu tür tek yanlı adımlar…
-Yasadışı yerleşiklerin işgal topraklarına yeni yerleşimler kurularak yerleştirilmesi…
Vay provokatör Pompeo, vay!
Açıklamadaki “Filistin” kelimelerini kaldırın “Kıbrıs” yazın, “İsrail” kelimelerini de kaldırın “Türkiye/KKTC” yazın…
Ha Batı Şeria ha Kapalı Maraş…
BM Kararları işgal edilmiş Filistin topraklarına yerleşim birimi kurulmasını yasaklar da, işgal edilmiş Kıbrıs topraklarına yapılmasını serbest mi bırakır?
Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’nden dostum ne zaman kuzeye geçse şöyle der:
-Yeni inşaatlar yapılmış Rumların topraklarına, yetişemiyorum hızınıza, aynı İsrail gibi, barış marış olmaz burada…
Bir Filistinli Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılan inşaatları İsrail’in yaptığı konutlara benzetir. Başka söze gerek var mıdır efendiler sizin İsrail olduğunuzu anlatmak için?
TC Dışişleri ABD’ye BM Kararlarını hatırlatırken, BM de Türkiye Cumhuriyeti’ne aldığı kararları hatırlatmaktan sıkıldı…
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 550 sayılı kararına göre “Genel Sekreter’in raporunu (S/16519) dikkate alarak, 365 (1974), 367 (1975), 541 (1983) ve 544 (1983) sayılı kararları hatırlatılır…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal altındaki bölgesinde 541 (1983) sayılı kararında, tarihten de anlaşılacağı üzere, ayrı devlet kurulması kınanır ve Maraş bölgesine kendi sakinleri dışındaki insanların yerleştirilemeyeceği hatırlatılır…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal edilmiş topraklarında “ayrılıkçı hareketlerle” kurulan sözde KKTC’yi dünyaya tanımama çağrısı yapılır…
“Tüm ülkeleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, birlik ve tarafsızlığına saygı” çağrısı yapılır…
“Maraş’ın herhangi bir bölümüne kendi sakini dışındaki insanların yerleştirilmesi çabalarını kabul edilmez olarak niteler ve bu bölgenin Birleşmiş Milletler yönetimine devredilmesi çağrısında bulunur” diyerek gider bu Karar…
Türk hariciyesi eğer ABD’ye BM Kararlarını hatırlatacaksa TC’ye de başka kararlar hatırlatılır…
Erdoğan eğer Maraş’ta şov yapacaksa, Pompeo’nun Batı Şeria’daki şovuna laf edemez. Herkes kendi eylemiyle yargılanır…
İki işgal devleti var karşımızda: Biri Filistin, diğeri Kıbrıs topraklarını işgal etmiş. İkisi de yerleşim ve yerleşik politikası ile barışın umut kırıntılarını dahi betona gömme amacı güdüyor…
Kapalı Maraş ile Batı Şeria farklı vakalardır diyenler çıkacaktır mutlaka: Batı Şeria’da halihazırda işgalcinin konutları var, Maraş’ta ise Rum sahipleri geri çağrıldı. Peki, TOKİ ve Konya Belediyesi ne yapıyor Maraş’ta?
Oraya bayraklarının asılması bile işgalci küstahlığıdır…
BM’nin hayranı değilim, kararları tarihte virgül olabilir ancak, uluslararası hukuk amaç değil sonuçtur her zaman, insanlığın mücadelesi ile kazanılmış her “sözleşme” ise savunmaya değerdir. Ötesi ise BM dünyanın en büyük sirkidir…
Lâkin Türkiye Cumhuriyeti devleti ABD’ye Filistin’in işgal edilmiş toprakları ile ilgili kararları hatırlatacaksa, birileri de Kıbrıs’ın işgal edilmiş toprakları ile ilgili kararları hatırlatır. Memlekette muhalefet olmadığına göre onu da yapmak bize düşer…
İşgal edilmiş Kıbrıs ve Filistin illegal yerleşik, yerleşimci, yerleşim/iskân politikası açısından birbirinin aynasıdır; çünkü İsrail ve Türkiye düşman kardeşlerdir. İşgal edilmiş topraklara nüfus iskân etmeyi yasaklayan BM Kararları ve 4. Cenevre Sözleşmesi’ni ikisi de çiğniyor.
Filistin ve Kıbrıs’ta sürdürülen sömürgeci-ırkçı iskân politikaları hayat bulduysa, TC Dışişleri’nin kınadığı ABD’nin görmezden gelmesi sayesindedir. Maraş’la ilgili 550 sayılı kararda çekimser oy zaten Amerika Birleşik Devletleri’ne aittir. Kararı destekleyebilirlerdi de…
Filistin’e karşı bir ihanet belgesi olan Oslo Anlaşması’nın 31. Maddesi’nde Yahudi yerleşimleri için şöyle deniyor: “Nihai statüsü üzerinde görüşmeler sonuçlanıncaya kadar, hiçbir taraf Batı Şeria ve Gazze şeridinin statüsünü değiştirecek bir girişimde bulunmayacak veya bir karar almayacaktır”…
Çünkü işgal toprağı üzerinde kurulan her bir yerleşim birimi çözümün önünde engeldir. Çözüm olmasın, barış betona gömülsün diye inşa edilir “konutlar”. Beton yalnızca rant değil, barışın mezarıdır. Kıbrıs’a taşınan illegal nüfusa, yerleşimci/yerleşik derken işte bu tarihsel arka planla konuşuruz; işgali savunup, evinden sürülen insanların yerine taşınan yerleşiklere “Türkiyeli göçmenler” diyen işbirlikçiler ise Kıbrıs’ta barışın üzerine dökülen betonu kutsadığının bile farkında değildir…
Bir müteahhit olan ABD Başkanı Trump ilk seçildiği günlerde Beyaz Saray’da İsrailli yerleşikleri/yerleşimcileri ağırlamıştı. Azılı bir Siyonist olan damadı Jared Kurshner de ayrıca işgal edilen Filistin topraklarında yerleşiklerin konutlarını finanse etti…
Trump Filistin’in başkenti olan Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı, ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıdı. Ankara protesto etti, lâkin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan ilk ülke de İsrail ile imzaladığı “Mavi Marmara” anlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti devleti oldu. TC’nin İsrail ile imzaladığı anlaşmada “Başkent Kudüs” olarak geçiyordu…
Trump ayrıca Filistin’i tamamen imha etmek için “Yüzyılın Anlaşması” adında bir zillet, işgal ve katliam planı ortaya koydu. Bu planla Filistinlilere para karşılığı ülkelerini satmaları teklif edildi…
Filistinliler 1948’den beridir sürdürdükleri mücadele ile böyle bir planı kabul etmeyeceklerini zaten gösterdiler…
Trump para karşılığında, Filistinlilerin evlerine geri dönüş hakkı başta olmak üzere, tüm haklarından vazgeçmelerini teklif etti…
Ürdün Vadisi’ni İsrail’e veriyor. Kudüs “tek parça halinde” İsrail’in “başkenti” oluyor. Filistin’in Yahudilerin “binlerce yıl önceki atalarından kalan toprak hakları”, yani ünlü deyişle “vaad edilmiş topraklar” olduğunu söyleyen bir “barış anlaşması” para karşılığında teklif edildi…
Ayrıca anlaşma, denizdeki doğal gaz kaynaklarını siyonistlere veriyor, buna karşılık Filistinlilere Gazze açıklarındaki alan bırakılıyor.
Anlaşmaya göre Filistin bir orduya sahip olmayacak. “Buraya harcayacakları parayı başka yere harcarlar” diyerek de Filistin halkıyla dalga geçen bir “barış anlaşması”nı miras bıraktı Trump…
Filistinli mültecilerin evlerine dönüş hakkını para karşılığı satmasını teklif eden Trump’ın dışişleri bakanının bölge ülkelerine veda ziyareti yaparken Batı Şeria’daki yerleşiklerin yerleşim bölgesini ziyaret etmesi tuhaf olmasa gerek…
Madem ki söz paradan açıldı, Erdoğan’ın Kapalı Maraş’ta söylediği şu sözden de pek bir şey anlaşılmıyor, en azından Trump’ın “barış anlaşması” kadar net değil:
“Taşınmaz Mal Komisyonu’nun da devreye girmesiyle Güney’de kimler varsa, Taşınmaz Mal Komisyonu’na müracaat etmek suretiyle, buradaki malları neredeyse, nasılsa, bunların hepsinin bedeli ödenmek suretiyle, bir defa buralar sahiplerini bulur ve sahiplerini bulduktan sonra da bu iş çözüme kavuşur”…
“Bedeli ödenmek suretiyle” ne demek?
Trump’ın Filistinlilere yaptığı teklifi Erdoğan da Maraşlılara mı yaptı?
Pompeo’nun Batı Şeria’daki işgal topraklarına ziyaretini kınarken Türkiye Cumhuriyeti’nin Maraşlılara tam olarak ne teklif ettiği net değil:
Trump gibi “satın haklarınızı” mı diyorsunuz, yoksa “evinize dönmek sizin en temel insan hakkınızdır, dönün, 1974’ten bugüne uğradığınız zararı da tazmin edelim” mi diyorsunuz?
Maraş’ın Rum mal sahiplerine “dönün” çağrısı yapıldığını anladık da, bu dönüş nasıl olacak orası muamma…
Çünkü ne de olsa ha Kapalı Maraş ha Batı Şeria!
Çünkü ne de olsa ha Türkiye ha İsrail!
Filistin ve Kıbrıs’ın işgal edilmiş toprakları üzerine alınmış bütün kararlar, nüfus taşımadan tutun da yerleşim birimi kurulmasına kadar birbirinin aynasıdır…
Başkalarını kınarken önce kendi sicilinize bakacaksınız…
15 Kasım’da Kapalı Maraş’ta olan TC Dışişleri Bakanı 19 Kasım’da Batı Şeria’ya giden ABD Dışişleri Bakanı’nı kınıyorsa, kimse sizi ciddiye almaz…
(22 Kasım 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)