Aziz Şah – Ersin Tatar’a teşekkür etmemiz gerek…
Kıbrıs’ın kuzeyindeki askeri rejimin ve sömürge düzeninin üzerindeki örtüyü kaldırıyor…
“KKTC Cumhurbaşkanlığı” 27 Kasım’da aşağıdaki açıklamayı yaptı:
“Üst Koordinasyon Kurul toplantısı, Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar başkanlığında, Cumhurbaşkanlığı’nda yapıldı.
Toplantıda, Kapalı Maraş bölgesinde geçmişten günümüze yapılan çalışmalar ve bölgede önümüzdeki dönemde atılması planlanan adımlar değerlendirildi.
20 Kasım 2020 tarihinde yaşanan hortum ve sel olaylarıyla ilgili durum değerlendirilmesi yapılan toplantıda, yaşanması muhtemel benzeri olaylara karşı alınacak önlemler de masaya yatırıldı. Toplantıda ayrıca Koronavirüs tedbirleri kapsamında çevremizdeki ülkelerde artan vaka sayıları ve buna karşı alınacak önlemlerle ilgili fikir alışverişinde bulunuldu.
Toplantıya Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, KTBKK Tümgeneral Sezai Öztürk, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Zorlu Topaloğlu, İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars, Enerji ve Ekonomi Bakanı Hasan Taçoy, Sağlık Bakanı Ali Pilli, Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail Arter ve Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Komitesi Başkanı Suat Yeldener yer aldı”…
Silihtar’dan yapılan açıklama bu…
Kıbrıs’ın kuzeyi birinci, ikinci ve üçüncü derece askeri bölgelerden oluşur…
İrade Boğaz’daki karargâhtadır. İradenin Lefkoşa’daki gölgesi Elçilik’tir.
AİHM Türkiye’ye kıyak geçerek bu askeri rejime afili bir isim taktı. “Alt yönetim” dedi…
Hatırlarsınız, kısa bir süre önce gerçekleşen “Koordinasyon Ofisi” protestolarını…
-Zıp zıp zıpla zıplamayan ofisçi, diyorlardı.
O ofis bugün çatır çatır çalışıyor.
“Ofisi açtırmadık” diye yalan söyleyen işgalin işbirlikçisi solcular sadece TC’nin buradaki sömürge rejimini perdeleme gayreti içerisindedir.
TC Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü, Teknik Heyeti, Yardım Heyeti, TC Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi başta olmak üzere, her taşın altından çıkan Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığı Ajansı ve adında koordinasyon-ofis-heyet olan birçok yapı buradaki askeri rejimin organlarıdır.
Eğer gerçekten ekmek, hürriyet ve memleket için mücadele etmek gibi bir derdiniz varsa önce içinde yaşadığınız rejimi tanıyacaksınız.
İçinde yaşadığınız rejimi tanımadan onunla mücadele edemezsiniz…
Tabii gerçekten, “Mış” gibi yapmadan, mücadele etmek gibi bir gaileniz varsa…
İşgal tamamlanana kadar Bayraktarlık-Elçilik-Yönetim (BEY) rejimi vardı…
İşgal tamamlanıp sömürgeleştirme aşamasına geçilince Üst Koordinasyon Kurulu oluşturuldu. BEY de Üst Koordinasyon Kurulu da Anayasa’nın üstündedir.
Yılların gazetecisi Hasan Kahvecioğlu Silihtar’dan servis edilen bu haber üstüne “Tatar Üst Koordinasyon Kurulu diye bir şey icat etti” diye yazdı. Tatar icat etmedi, ezelden beridir var…
Ben Kahvecioğlu’nun yarı yaşından küçüğüm, benim Üst Koordinasyon Kurulu’ndan haberim var, bu konuyu ilk okuduğum yer de Özker Özgür’ün “Yanılmayı çok isterdim” kitabı, ama demek ki Kahvecioğlu gibi çoğunun buradaki askeri rejimden haberleri yok…
Ya da aslında herşeyden haberleri var da, “Mış” gibi yapmak ve demokrasicilik oynamak işlerine geliyor…
Özker Özgür şöyle yazıyor kitabında: “BEY rejiminin yerini Üst Koordinasyon Kurulu (ÜKK) almıştır. BEY rejiminin ÜKK rejiminden farkı yoktur. İkisi de halkın seçtiklerine karşı sorumlu değildir. ÜKK da BEY gibi Anayasa’nın dışında parlamentonun üstündedir. Denktaş Anayasa’ya bağlılık yemini yapmıştır fakat Anayasa dışı ÜKK’nın üyesidir”…
Son tahlilde Kıbrıs’taki Üst Koordinasyon Kurulu Türkiye’deki Milli Güvenlik Kurulu’nun bir koludur.
Özel harpçi İsmail Tansu “Aslında hiç kimse uyumuyordu” demişti…
Gerçekten uyumuyorlar mı? Yoksa uyurmuş gibi mi yapıyorlar?
(1 Aralık 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)