Kıbrıslı ve Türkiyeli kardeş değildir!

Aziz Şah – 15 Kasım’da Erdoğan Kıbrıs’a geleceğinde Ercan havalimanı dünyaya kapatıldı…

Erdoğan’ın gelişinin öncesinden gidişine kadar uçak inemedi ve kalkamadı…

Tam anlamıyla Kemal Sunal’ın meşhur “Faşo Ağa” filmindeki sahne…

-Ağanın bokunun üstüne bok yapılır mı lan!

Erdoğan’ın uçağının indiği havaalanına başka uçak inip-kalkabilir mi lan!

Bir toplumun dünya ile tek bağı olan havalimanı 24 saatliğine kapatıldı…

Nasıl ki eski Türk filmlerinde nüfuzlu bir adam gelir ve,

-Pavyonu kapattım, bu akşam benden başkasını almayacaksınız, assolist sadece benim istediğim şarkıları söyleyecek, der…

Tam olarak öyle kapattı Ercan’ı Erdoğan…

Zaten Ercan seneler önce 13. maaş ödemesi için peşkeş çekildikten sonra dekor-dizayn ile pavyona benzedi…

Erdoğan Ercan’a indiğinde kapıda onu taşıma nüfus karşıladı…

Hemşeri dernekleri, ülkü ocakları, AKP temsilciliği…

İllegal yerleşikler…

Savaş suçu olarak 1974’ten sonra taşınan nüfus…

1975’ten beridir oy vererek Kıbrıslı Türklerin iradesini gasp edenler…

Bu paramiliter unsurlar Erdoğan’ı kapıda bir pankartla karşıladı:

-Kıbrıs burada, gerisine aldırma!

“Gerisi” dedikleri Kıbrıs’ın yerlileriydi. Bu adada tarihle yaşıt zeytinin evlatları…

Dosdoğru yazayım: Kıbrıslı ile Türkiyeli kardeş değildir…

Kürt, Arap, Ermeni, Yunan, Sırp, Bulgar, Kıbrıslı ile Türk eşit değildir. Eşit olmadan kardeş olunmaz…

Hakkaniyetli enternasyonalist Türk sosyalistlerini dışarıda tutarsak; Türk İslamcısı, Kemalisti, liberali, hiçbiri eski Osmanlı tebaasını eşit görmez.

-Sırtımızdan hançerlediler bizi, derler.

Hiçbirinin kendi devletini kurma, hatta otonomi talep etme hakkı yoktu(r) onlara göre. Hepsi emperyalizmle bir oldu Osmanlı veya Türkiye’yi sırtından bıçakladı.

Beyazıt’ta idam edilen Ermeni sosyalistlerinden Beyrut’ta idam edilen Arap aydınlarına kadar ezilen halklara reva görülen “iç düşman” muamelesi bugün de değişmedi…

-Osmanlı tebaasısın sen Osmanlı tebaası kal!    

100 yıl sonra bile “kardeşlik” için şartlar olgunlaşamadı…

İmparatorluklar çağı kapanır ulus-devletler çağı açılırken Türk milletinden başka kimsenin devlet kurmaya hakkı yoktu. Bulgar, Sırp ve Yunan hain, Ermeni sırtımızdan hançerledi, Araplar emperyalizmin kucağına oturdu, Kıbrıslılar İngiliz piçi…

Peki, onları emperyalizmin kucağına iten kimdi?

Eski efendi “eşitlik”i çok görürse, yeni efendinin “özgürlük”ü tatlı görünür.

Emperyalizmin tek bir karşıtı vardır: Enternasyonalizm.

Ezilen uluslar emperyalizmin tuzağına düşüyorsa, en başta sorumlusu ezen ulusun milliyetçiliğidir.

Enternasyonalizm hassas bir terazidir. “Özgürlük-eşitlik-kardeşlik” ilkesinden “kardeşlik”i koparamazsınız, bu ilke bir bütündür. Kardeşlik “duygusal” bir kategori değil, sınıfsal/ekonomik-kültürel ve sosyal maddi bir durumdur. Kardeşlik için en önemli şart eşitliktir. Önce eşit olunur, sonra kardeş. Birlikte özgür olunur. Başka bir halkı ezen bir ulus da ezdiği için özgür olamaz. Eşitlik gerçek anlamda pratiğe dönüşmeden “kardeşlik”ten bahsediliyorsa, o kardeşlik sömürgecinin sopasından başka bir şey değildir.

Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik kitabında şöyle denir: “Eşitlik olmadan mübadele, ortak bir ölçü ile ölçülebilme olmadan eşitlik olamaz.” Marx’ın ve ardılı devrimcilerin mübadele ve emperyalizm teorisi de buradan çıkar. Eşitlik çok önemlidir!

Uzatmadan güncel sorunumuza geleyim: Ankara’ya para istemeye gitti uşakları…

Bize Türk Lirası borç verip Dolar borçlandıran, sonra da bize verdiği borçla sömürgede kendi harcamalarını yapan bir Türkiye ile eşit değiliz ki kardeş olalım!

Türkiye 3 milyar 850 milyon dolar borcu olduğunu söylüyor (2017’ye kadar) KKTC’nin kendisine. Hem rehineyiz hem borç sömürgesi. Kardeşlik bunun neresinde?

(24 Aralık 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author