Aziz Şah – 2020 Aralık’ında toplumumuzda yeni bir “teşkilat” kuruldu. Gündem o sıralar allem gallem olduğu için yazmadım, bekledim. Şimdi vaktidir…
Ticaret Odası “kamudan kesilsin özel sektöre aktarılsın” deyince sendikalarımız köpürüyor. Hatta “servet vergisi” talep eden sendikalar da mevcut. Bugün “servet vergisi” talep eden sendikalar daha dün sermaye örgütleri ile ortak çatı altında birleşti…
Paçalarınızdan tutarsızlık akıyor!
Sermaye erbabı ile sendikaları birleştiren bu teşkilatın adı “Kıbrıs Türk Karma İstişare Komitesi”…
Komitede şu örgütler var: Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Sanayi Odası, Esnaf ve Zanaatkarlar Odası, Çiftçiler Birliği, Otelciler Birliği, İnşaat Müteahhitleri Birliği, Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu, Hür İşçi Sendikaları Federasyonu, Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası ve Kamu Görevlileri Sendikası…
Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulan bu teşkilatın anası da “Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi”dir (KİK). Yani, Erdoğan istibdadının kollarından biridir…
“Kıbrıs Türk Karma İstişare Komitesi” Türkiye’deki KİK’in bir kolu olarak kuruldu…
Sermaye örgütlerine diyecek hiçbir şeyim yoktur. Ama KTAMS ve DEV-İŞ gibi sendikalar gidip sermaye ile “istişare” teşkilatı kurup, sonra da sermaye örgütlerinin yöneticilerine kem küm edemezler. Ayrıca Türkiye’deki KİK’e DİSK katılmadı ama bizde DEV-İŞ katıldı…
Sermaye örgütü de sınıf örgütüdür, sendika da sınıf örgütüdür. Sendikanın kalkıp karşı tarafın yanına geçmesi “istişare” değil, sınıf işbirlikçiliğidir…
Bu memlekette özel sektörde bir işyerine girip örgütlenmek için kılını kıpırdatmayan sendikalar, örgütlenmedikleri işyerlerinin patronlarıyla birlikte örgütleniyorlar; hem de Erdoğan istibdadının içimizdeki bir kolu olarak…
Türkiye’deki “Karma İstişare Komitesi”nin amacı şöyle açıklanıyor: “Türkiye ile AB arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi ve sosyal ve ekonomik diyaloğun kurumsallaşması amacıyla oluşturulmuştur”…
Kıbrıs’taki “Karma İstişare Komitesi”nin amacı ise: “Başta Türkiye Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs ve Avrupa Birliği olmak üzere, farklı ülkelerdeki ve/veya uluslararası kurumlardaki muhatapları ile ilişkiler kurarak bu ilişkilerin karşılıklı olarak geliştirilmesi için çalışacaktır”…
Örneğin “Karma İstişare Komitesi”nde yer alan DEV-İŞ’in PEO ile ilişkisi var, Avrupa ve dünya sendikaları içerisinde de bağları var. “Dünya ile ilişki” kurması için Erdoğan istibdadının kurdurduğu bir yapıda yer alması mı gerek?
Alman emperyalizminin vakıfları ve düşünce kuruluşları aracılığı ile yaydığı fikirlerin başında gelir “istişare” sendikacılığı. Bizim memlekette de “ara bölge”de bunun eğitimini verdiler. Tabii, başta Friedrich Ebert Vakfı olmak üzere, Alman vakıflarının yaptığı propaganda “diyalog sendikacılığı” üzerinedir. Siyasal İslamcılar “diyalog”u “istişare”ye dönüştürdü; “Karma İstişare Komitesi”ni kurdu…
Bizim sendikalar işine geldiğinde 1948 Maden Grevi ile övünür. Özelde tek bir işyerinde örgütlenmemiş şimdinin sendikaları, sanki de grevi kendileri örgütlemiş gibi 1948’le övünürler! Tam aksine grevi kıran Dr. Küçük çizgisindedirler…
Sonra da aynı sendikalar 1958 terörü ile emek mücadelesini dağıtan, toplumu gettoya kapatıp “Türk’ten Türk’e kampanyası” ile palazlanan sermaye erbabı ile “istişare” eder.
Sendikalar eğer sermaye örgütleri ile TC dış politikasının bir aracı olan “Karma İstişare Komitesi”ne katılırsa, patronlar da “kamudan kesilsin bize verilsin” der ya, demez mi?
Hem Erdoğan istibdadına hem de asalak sermayeye teslim olmuş durumdadır sendika bürokrasisi…
Sonra da iki bildiri ve bir hamasi nutukla durumu kurtaracaklarını sanırlar…
(2 Şubat 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)