Aziz Şah – Kıbrıs’ın kuzeyinde 20 küsur basılı gazete var.
Ne kadar özgür bir askeri rejim değil mi?
Basılı gazetelerin yarısı siyasi parti, yarısı da kumarhane finansmanıyla çıkar, birkaç tane de istihbarat destekli yayın var…
Basılı gazeteler içinde kendi yağıyla kendi ciğerini kavuran tek gazete de Avrupa-Afrika’dır.
Basın organlarının yarısı kumarhanelere yarısı da siyasi partilere tabiyken “ifade özgürlüğü” gücü olanın özgürlüğüdür.
Bir “duayen gazeteci”yi dinlemiştim 2017’de ara bölgede Dayanışma Evi’ndeki bir gazetecilik konferansında…
1974’ün acısıyla Kıbrıslı Türk meslektaşıyla hemhâl olma gailesiyle işgalden bahseden Rum gazeteciye döner ve şöyle der Kıbrıslı Türk federalist:
-“Kapalı Maraş’a giremeyik tamam da İngiliz üslerine da giremeyik, ne işgali mişgali… Full kebap özgürlük!”…
“Full kebap özgürlük” diyenler “ifade özgürlüğü” şarkısı söylemesin…
Kıbrıs’ta mesele artık “ifade özgürlüğü”nü çoktan aşmıştır. Dün “özgürlük meselesi”ni dalgaya alanlar bugün faşizm meselesini katiyen anlayamazlar…
22 Ocak’a kadar ifade özgürlüğü sorunu vardı, 22 Ocak’tan beridir faşizm sorunu var!
O merhale “linç” ile aşıldı!
Artık mesele faşizm meselesidir…
21. yüzyılda ilk kez Türkçü faşist gelenek ile Siyasal İslamcı gelenek 22 Ocak 2018 günü Kızıl Elma koalisyonu olarak rabia ve kurt işaretleri yaparak bir linç gerçekleştirdi.
Linç faşizmin en küçük birimidir.
Marx “İnsan anatomisi de maymun anatomisinin bir anahtarıdır” der. Yani gelişmiş insanı anlamak için maymuna bakanlara, maymunu anlamak için de insana bakın der. “Gelişmiş” olanı anlamak için “geri” olana baktığınız gibi, “geri” olanı anlamak için de “ileri”ye bakın.
“Gelişmiş” faşizmin de anahtarı “ilkel” linçtir. Linçe bakarak ancak faşizm hakkında bir fikir sahibi olabilirsiniz. Almanya’da 2 Mayıs 1933 sendika baskınları ve 1938 Kristallnacht katliamıdır Nazizm’in anahtarı, Türkiye’de ise 6-7 Eylül 1955 pogromu ve Maraş-Çorum-Sivas katliamlarıdır.
Kıbrıs’ta da 22 Ocak’tır.
Uzun bir süredir solun kafası çok karışık! Küfre de, linçe de, insan yakmaya da, polis şiddetine de, gazeteci tutuklamaya da, erkek şiddetine de, herşeye ama herşeye faşizm diyorlar. Herşeye faşizm derseniz faşizme ne diyeceksiniz?
Faşizm Kıbrıs’ta 22 Ocak’ta başını gösterdi…
Basit küfür ile linçi birbirinden ayıralım lütfen!
Hatta dayakçı polis ile linç güruhunu birbirinden ayıralım…
Sivil paramiliter ile zorunlu askerlik yapan gençlerden oluşan birlikleri birbirinden ayıralım…
Gazeteciye küfür-hakaret ifade özgürlüğü meselesidir, taşlı-sopalı linç ya da tarihteki adıyla “ateş ve balta” faşizmin ta kendisidir.
Faşizm dediğinizde paramiliter terörden bahsedersiniz. Eli sopalı, baltalı ya da silahlı…
22 Ocak’tan önce “ifade özgürlüğü”ne ama-fakat diye burun kıvıranlar bugün gelinen aşamayı kavramakta zorlanıyor…
Mevlüt Çavuşoğlu Lefkoşa TC Elçiliğinde 3 gazeteci ile yaptığı programda Avrupa-Afrika’yı “Türkiye düşmanı” diye hedef gösterdi.
Karşılığında “Genelleme yapmayalım, azınlıktır onlar” dedi Hasan Kahvecioğlu.
Çavuşoğlu geldi, “Gaflet ve ihanet içerisindeki tipler” dedi. Karşılığında yazdığım yazının başlığı “‘GAFLET VE HIYANET’TEN SONRA ‘TERÖRİST’ GELİR” idi.
Nur Nadir kendi televizyonunda kendinden olmayan herkese “Fetöcü terörist” dedi.
Sorun faşizm sorunudur, ifade özgürlüğü Erdoğan Bursa mitinginde bizim gazeteye “paçavra” dediğinde paçavra oldu zaten…
(1 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)