Bir orman gibi kalleşçesine!

Aziz Şah – İşgal altında “Özgür basın susturulamaz” diye bağırıyorlar…

Muhterem generallerim duydunuz mu?

Bir keyif çayı içilir bunun üstüne…

Brecht demişti ki:

Tankınız ne güçlü generalim!

Siler süpürür bir ormanı…

Ben de diyorum ki:

Özgür basınınız ne güçlü generalim!

Susar bir orman gibi kalleşçesine…

“Susma sustukça sıra sana gelecek” sözünden ikrah ettim. Çünkü bu sloganı atanlar sıra kendilerine geldiğinde attı sadece…

Kendinden çok önce o yollardan geçenlerin de adını dahi anmadı…

Ne zaman susmak ve susmamak mevzubahis olsa Kutlu Adalı gelir aklıma…

Kutlu Adalı’nın cenazesinde taşınan dev “SUSMAYACAĞIZ” pankartı…

Sustunuz bir orman gibi kalleşçesine!

Kutlu Adalı’nın ailesi AİHM’e başvurduğunda görmediği baskı kalmadı Türkiye’den ve buradaki işbirlikçilerinden…

Denktaş “Böyle basit bir olay için dava mı açılır?” demişti.

Adalı’nın yazı yazdığı Yenidüzen’in sahibi CTP ise davanın geri çekilmesi için baskı uyguladı ailesine…

“Susmayacağız” diye manşet atmıştı Yenidüzen…

Susmadı mı?

1999’da Mehmet Ali Talat “İlkay Adalı AİHM’de açtığı davayı geri çekmeli” demişti…

Talat davayı ileri götürmemesi için İlkay Adalı’yı uyarıyordu.

Bu dava sürerse “Demokrasiye KKTC’de darbe vurulacağını” söylüyordu Talat 1999’da…

Duydunuz mu?

Kutlu Adalı cinayetinin üzerine gidilirse “demokrasi darbe alır”mış!

Nerden mi geldi gene bunlar aklıma?

Aha, işgal altında ifade özgürlüğü olduğunu söyleyerek yürüyen gazetecilere destek verdi Talat!

Esir ülkede özgür olduğunu söyleyen basının bundan şikayeti olmasa gerek…

Talat’ın ne dediğini buraya not edeyim de unutulmasın:

“Hiçbir birikime sahip olmadan basınımıza, basın mensuplarına seviyesizce saldıranlara tanık oluyoruz. Aynı kişiler ellerinde hiçbir delil olmadan siyasilere de hakaretler yağdırabiliyorlar. Bütün gücümüzle basın örgütlerimizin bugün ortaya koyacakları eylemin yanında durmalıyız.”

Talat’ın “Hiçbir birikime sahip değil” dediği Erhan Arıklı 2001 yılında Avrupa gazetesi yazarlarına hitaben “dilinizde sigara söndüreceğim” diye yazdığında toplumdan ses çıkmadı. CTP zaten Avrupa’ya düşmandı. Daha sonra CTP iktidara gelir gelmez de faşist Arıklı Orta Asya’ya diplomat olarak atandı…

Faşist Arıklı’ya laf ederken Talat aynaya baksın…

2000’de Şener Levent ve arkadaşlarının “askerin ajanı” olduğunu Güney Kıbrıs, Türkiye ve bütün dünya basınına davul zurnayla duyuran, defalarca askere gidip Avrupa-Afrika’yı şikayet eden, “Ankara otur derse otururum, kalk derse kalkarım” diyen Mehmet Ali Talat…

Şener Levent ve arkadaşları hapisteyken Cenk Mutluyakalı’nın idaresindeki Yenidüzen’de “Naci Gezmiş” imzası ile Şener Levent’in Denktaş’la anlaşarak gazetenin tirajını yükseltmek için hapse girdiğini yazan Ferdi Sabit Soyer…

Bugün bu satırları okuyan gençlerin çoğu CTP’li Mehmet Civa meclis kürsüsünde “Avrupa”ya karşı cihat çağrısı yaptığında doğmamışlardı…

Kontrgerillanın cinayetlerini, faili meçhulleri, savaş suçlarını yazmak için çıkan bu gazeteye “kontrgerillanın sol kanadı” demişti…

Kutlu Adalı için “susmayacağız” dediniz, sustunuz…

Kutlu Adalı için “katillerini biliyoruz” dediniz, açıklamadınız…

Kutlu Adalı davasında Türkiye’nin AİHM’de tanıklığını yapan müfettiş muavini Polis Genel Müdürü yapıldı 2020’de, farkına bile varmadınız…

Esir ülkenin özgür basını!

İşgal altında ifade özgürlüğü olduğunu söylüyor…

Faşistlere de ısrarla “sayın” ve “sevgili” diye hitap etmeye devam ediyor…

Faşiste “sayın” derseniz saygı görmezsiniz!

(3 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author