Mutfak yanarken vilayet konağı yaptırmak

Aziz Şah – Ankara Kıbrıs’a “saray” adı altında Vilayet Konağı yaptırıyor…

Vilayet binası deyince ister istemez insanın aklına 1931 isyanında yakılan sömürge valisinin konağı geliyor…

1931’de valinin konağını yakan 1929 ekonomik kriziydi…

Bugün ise 1929’dan çok daha derin ve uzun bir 2008 krizindeyiz.

1931 isyanının motifi milliyetçi (Enosis) olsa da tarihte herşey sınıfsaldır. O gün o açlık, borç krizi, tefecilerin faiz zulmü olmasa 1931 isyanı da olmazdı…

Savaşlar ya din kisvesine bürünür ya milliyetçilik ya da çırılçıplak sınıf savaşı olarak yaşanır.

1929 Büyük Depresyonu başlamış; öncesinde Britanya anakarasında kriz var, 1926 Büyük Genel Grevi yaşanmış, Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluğun sömürgeleri çalkalanıyor. Kıbrıs’ta 1931 isyanı ve dibimizde Filistin’de 1936-39 ayaklanması…

Fitil 1929’da ABD’de borsanın çöküşü ile yanmıştı. Adı İkinci Büyük Depresyon’du…

Günümüzün fitili ise gene ABD’de 2008’de Lehman Brothers’ın iflası ile yandı. Bu da Üçüncü Büyük Depresyon…

2008’den beridir yaşadığımız Avrupa krizi, Mısır ve Tunus devrimleri, Yunanistan, İspanya ve ABD başta olmak üzere meydan işgalleri, Ortadoğu’da din kisvesinde bölüşüm savaşı ve Fransa’daki sarı yeleklilerden bugünün Lübnan’ına bütün kitle hareketleri 2008’de başlayan krizden çıktı…

İşin ironisine geliyorum…

1929 krizinden sonra Kıbrıs’ta vilayet konağı yakıldı…

2008 krizinden sonra da Kıbrıs’a yeni bir vilayet konağı yapmaya karar verdi Ankara!

Hem de Koronavirüs yıkımından sonra…

Ne deniyordu salgının ilk günlerinde?

-Üretimin ve kamuculuğun değerini anladık…

-Virüs sınırları ortadan kaldırdı, evrenselliğin değerini anladık…

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak denmesine karşın herşey eskisi gibi devam ediyor.

Kıbrıs’tan değil, dünyadan bahsediyorum. “Hayat eve sığar” dediler. Sığar mı gerçekten?

Gıda, tıbbi teçhizat, temizlik malzemesi üreten ve hastanelerde çalışan “essential” ve “frontline workers”, “asli işçiler” ve “cephe hattı işçileri” üretim yapmadan hayat eve sığmaz…

Kamuculuğun ve evrenselliğin önemini anladık dediler. Bir yandan sağlıkta özelleştirme/liberal politikalar devam ediyor, diğer yandan ise ülkeler ve şirketler arası “aşı milliyetçiliği” şovenizme dönüştü!

Aslında herşey eskisi gibi devam etti…

“Saray” inşa edecek kadar “normal” devam etti hayat.

1931’de büyük krizin sonucunda Kıbrıs’ta çıkan isyanda valinin konağı yakıldı. 2021’de ise büyük krizin ortasında yeni bir vilayet konağı inşa etmeye karar verdi sömürgeciler!

1931’de Vali’nin evini yakanın Ermeni olduğunu Vartan Malyan’dan öğrendik: “1931 Ekim’inde Lefkoşa Rumları valinin evine gidiyordu. Bu Ermeni de kahvede oturuyormuş. ‘Nereye gider bunlar?’ demiş, ‘valinin evine’ demişler…”

Ermeni da düşmüş peşlerine…

“Duvardan atlamışlar, bahçeye girmişler. Ev de tahtadan…

Herkes birbirlerine ‘yakalım’ diye bağırıyormuş.

Ama kimse cesaret edemiyor…

Bu da bakmış, orada valinin arabası var. Petrol tankını açmış…”

Valinin arabasının benziniyle Vali konağını yakmış Ermeni…

İngiliz yargıç mahkemede sormuş,

“Rumları anladım da, sen Ermeni olarak ne gittin?” diye…

-“Duydum, gideyim, göreyim dedim…”

Yargıç bir daha sormuş:

“Hadi gittin gördün, ne diye ateşe verdin?”

Ermeni cevap vermiş…

“Bu Rumlarda” demiş, “Cesaretli adam yok, hep bağırıyorlardı yakalım diye, ama yakan yoktu, ben yaktım…”

(9 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author