Aziz Şah – 17 Mart 1964: 20 Dolar ve 20 kilo ile Türkiye’den defolun dedi İsmet Paşa iktidarı Türkiye Rumlarına…
17 Mart 2021: HDP’ye kapatma davası açıldı, mal varlıklarına el konulmasının yanı sıra 700’e yakın siyasetçiye siyaset yasağı talep edildi…
Aradan geçen 57 senede ne değişti?
Türkiyeli Rumlara Kıbrıs olayları gerekçesiyle defolun dediler.
Çünkü “İç cepheyi tahkim edeceğiz”…
Türkiyeli Kürtleri bir daha siyasi parti kuramayacak hale getireceğiz dediler.
Çünkü “İç cepheyi tahkim edeceğiz”…
Türkiyeli Rumların Kıbrıs sorununda bir koz olarak kullanmanın klasik örnekleriydi 6-7 Eylül 1955 pogromu ve 17 Mart 1964 tehciri.
57 sene sonra 17 Mart 2021’de HDP’ye açılan dava da siyasi soykırımın tipik örneğidir.
Türkiyeli Rumlara “Kıbrıs milli davası” dediler…
Kürtlerin HDP’sine ise açılan kapatma davasının iddianamesinde “hiçbir milli meselede TC Devletinin yanında yer almadığı, Türk devletinin ve milletinin karşısında yer alan kim varsa haklı olup olmadıklarına bakmaksızın ön kabulle onların safında yer almayı tercih ettiği” yazıyor.
Bu bir hukuk metni değil ama siyasi metin olarak burada bir tuhaflık var: “Türk devletinin ve milletinin karşısında yer alan kim varsa haklı olup olmadıklarına bakmaksızın” deniyor… Türkün karşısında olanlar haklı olabilir mi ki? Böyle bir hakları da mı var?
Hele ki milletvekilliği düşürülen Gergerlioğlu’nun kendisini mecliste bir odaya kapattığını düşününce; saçma bir distopya romanının tam ortasındayız!
Faşizm de saçmadır zaten, irrasyoneldir, akıl dışıdır!
HDP’ye bugün yapılan suçlamalar bugünün meselesi değil…
1955 ve 1964’den bugüne süren “milli dava rejimi”dir bu…
6-7 Eylül 1955’ten bugüne süren “linç rejimi”…
1915’ten bugüne bitmeyen “iç cephenin tahkim edilmesi”…
1915’te İttihat ve Terakki vardı…
1955’te Menderes…
1964’te İsmet Paşa…
2021’de ise Recep Tayyip Erdoğan var…
1990’da kurulan HEP’ten 2021’de kapatma davası açılan HDP’ye çıktılar 30 yılda her savaştan, kapatıldılar mahkeme tarafından, açıldılar tu baştan. Ama bu kez “bir daha açılmamak üzere” kapatmaktan bahsediyor faşist MHP’nin şefi Devlet Bahçeli.
HDP’nin mal varlıklarına el konulması ve 687 siyasetçiye de siyaset yasağı konması da “bir daha açılmaması” için olsa gerek. Bu bir siyasi soykırımdır…
Bir süredir hem iktidarın ağzında hem de medyada bir “5. Kol Faaliyeti” lafıdır da gider… “5. Kol Faaliyeti” tabirini kitapların dışında ilk kez Lefkoşa’da bizim gazetenin yargılandığı mahkeme salonunda duydum. Sabıkalı bir ülkücü bizim gazeteye karşı tanıklık yaparken aniden “5. Kol Faaliyeti yapan sendikacılar”dan bahsetti…
“5. Kol Faaliyeti” savaş ile ele geçirilemeyen bir yeri casusluk, sabotaj ve propaganda ile maddi-manevi yıkmak demektir. General Franco’ya atfedilir…
Erdoğan bir süre önce CHP’yi ülke savunmasına ve dış politikasına karşı “Beşinci kol faaliyetleri içinde olmak”la suçlamıştı. CHP de 1964’te 20 Dolar ve 20 kilo bavulla Rumları kovarken onları “5. Kol” olmakla itham ediyordu; 57 sene sonra aynı suçlama CHP’ye yöneltildi…
Her zaman “ama” demek için şansınız olabilir ama bu defa “ama” demek gibi bir lüksü yok kimsenin, bütün kara parçalarında, Kıbrıs dahil!
(20 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)