Aziz Şah – Bir coğrafya düşünün…
“Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldı” diye bir haber…
Sormak zorunda kalıyorsunuz: Hangi cumhurbaşkanına?
AİHM kararlarında tescillendiği şekliyle bu topraklar Türkiye’nin alt yönetimi kabul edildiğine göre “Hangi cumhurbaşkanı?” sorusu da gayet doğal…
Gerçeği mi, maketi mi?
Böbrek hastası Erdal Eryener sağlık hakkına erişemediği için tepki gösterdiği sosyal medya paylaşımına açılan “hakaret” davasından sonra Abdullah Korkmazhan’a da bir dava açıldı eylemde kurduğu bir cümle için…
Açık söyleyeyim: Eryener için olmayan dayanışmayı Korkmazhan için görmek bile güzel…
Mahkeme Eryener’e güneyde tedavi görüyor olmasına rağmen “yurtdışı yasağı” koydu, Korkmazhan’a koymadı. Bu da güzel…
Eryener tutuklandığında Tatar “ben şikayetçi olmadım” demişti, ama Korkmazhan’dan şikayetçi olmak için utandığı saraya polisi çağırtıp ifade verdi…
İngiliz sömürgecilerine, Dr. Küçük’e ve Denktaş’a yeten Saray’ın yeterince lüks olmamasından utanıyor Tatar…
Ama “Sayın Cumhurbaşkanım” dediği Erdoğan gibi “hakaret” davaları açmaya utanmıyor…
Bu yüzden sorduk zaten: Hangi cumhurbaşkanına hakaret davası?
Tatar başka bir ülkenin cumhurbaşkanına “cumhurbaşkanım” der gocunmaz. “Türkiye’nin adamı olmaktan gurur duyarım” der. Görüşme masasında da “Türkiye’nin tezi budur” der…
O zaman sorarlar: Hangi cumhurbaşkanına hakaret?
Kıbrıs Türk yargısı AİHM içtihatını kabul eder, Erdoğan’ın istibdad rejimi kabul etmez…
Edilen şikayet tam olarak AİHM içtihatını hazmedemeyen Ankara’nın zihniyetinde…
İnsanlık mücadele ederek ilerler, ilerlerken belli yasalar, metinler, değerler yaratır.
Bu kazanımlar sokakta, mahkeme salonlarında, laboratuvarlarda tarihe ve insanlığa mal olur…
İlerlemeye sanat, üniversite ve yazın tanıklık yapar.
Dün bir kez daha bu topraklarda adı “üniversite” kendisi ise polise rapor yazan memurlardan ibaret olan yapıların açılan “hakaret” davası için rapor hazırladığını öğrendik. YDÜ ve UKÜ’nün edebiyat bölümleri “İngiltere Ağır Dolandırıcılık Ofisi’nin aradığı dolandırıcı bu memlekete Cumhurbaşkanı oldu” cümlesinde hakaret tespit etmiş…
Avrupa-Afrika’nın davalarından tanırız bu profesöryayı. Bilimsel metin değil, polise rapor yazmak için vardırlar…
Dün bir kez daha, “yoldan geçerken eyleme tanık oldum, yapılan konuşmayı dinledim, tahrik oldum” diyen kişilerin dava için ifade verdiğini öğrendik…
Geçmişte gazeteyi eline hiç almamış kişilerin gazetedeki yazıdan, karikatürden ya da manşetten tahrik olup ifade verdiğine çok tanık olduk…
Şimdi de “yoldan geçerken” eylemde yapılan konuşmadan “tahrik olanlara” tanık oluyoruz…
Mesele ne Abdullah Korkmazhan ne de Sol Hareket meselesidir. Onlar üzerinden bütün toplumun sindirilmesidir. Hedef seçerek cezalandırmaktır, ceza üzerinden toplumu sus etmektir!
Yazı da yazsak, karikatür de cızsak, kolaj da yayınlasak, slogan da atsak, şarkı da söylesek, şarkı da dinlesek, INTERPOL’den AİHM’e uluslararası belgelere geçmiş cümleleri tekrar etsek de muhakkak birileri çıkıp “yoldan geçerken tahrik oldum” diyecek…
Mesele bu memlekette Avrupa-Afrika gazetesi özelinde 23 senedir süren ifade özgürlüğü davalarının bütün topluma yayılmasıdır…
O davalar olurken yokmuş gibi yapanlar bugün dönüp o davaların kararlarına baksın çünkü kazanımlarından yararlanacaklar…
Denktaş, “Katil Bush”, Çangar, Büyükanıt, Erdoğan davalarının bir devamıdır bugün yaşananlar. Bu davaların içtihat haline dönüşmüş kazanımları da çoğunluk bundan haberdar olmasa da konuşma özgürlüğünün teminatıdır…
Bugün kurabildiğimiz birçok cümle geçmişte yargılandı. Özgürleşti…
Bugünden yarına da gene direnenler kalacak ve mahkeme zabıtları…
(27 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)