Aziz Şah – “Tarih sınıf mücadelelerinin bir ürünüdür” cümlesi basit bir cümle değildir. Hayat zıtların çarpılıp pozitifleşmesi ile şekillenir. Kral ile tebaa, toprak ağası ile köylü, patron ile işçi uzlaşamaz. Bunların ideolojileri de uzlaşamaz…
“Aynılar aynı yere, ayrılar ayrı yere” der Mahir Çayan. Çünkü hepimiz aynı gemide değiliz…
Türkiye’de egemenlerin iki ana ideolojisi var: Atatürkçülük ve İslamcılık. 100 küsur senedir bu iki ideoloji çatışır. Ortalarında da bunları birbirlerine bağlayan Türkçülük var. Kendisine “Kıbrıs(lı) Türk aydını” diyen kesim ise Türkiye’nin ideolojileri ile donanmıştır. Bu aydın kesimin içerisinde “federalist”i de var, “iki devlet”çisi de var. Türkiye’nin ideolojik cephaneliğinden silahlanmış “Kıbrıs(lı) Türk aydını” habire karanlığa kurşun sıkar…
Atatürkçü ve federalist “Kıbrıs(lı) Türk aydını” Türkiye’nin işgal ve ilhak politikasına karşı “Yurtta sulh cihanda sulh” diyerek muhalefet edebileceğini sanır…
Atatürkçü ve bukalemun “Kıbrıs(lı) Türk aydını” ise İngiliz devrinde “körü körüne İngiliz dostluğu güder”, İngiliz’in yarattığı koşullarla Türkçü olup “Ya taksim ya ölüm” der, sonunda da Erdoğan istibdadına biat eder.
Dün “God save the Queen” diyenler bugün “Love Erdoğan” diyor…
“İki devlet”çiliğin ön koşulu “federasyon”du, federasyonun ön koşulu ise “taksim”di…
Federalistler “Bir Türk(iye) tezi olan federasyon” diye savunuyor federasyonu. İki devletçiler ise “Türkiye’nin yeni tezi” diye savunuyorlar görüşlerini. Aynı cephanelikten silahlarla birbirlerine kurşun sıkıyorlar…
Taksimden doğan “federalizm” ve “iki devlet” fikirleri NATO’dan çıkmadır. Yalnızca “federasyon” fikri NATO’nun aklından çıkma değil, federalistlerin ezici çoğunluğu da fikirsel bazda NATO’cudur…
NATO’cu olmak için general ya da amiral olmaya gerek yok!
Ben çocukken “hatmettim” hayalimi “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diyen biri olarak: Toprağı bütün, bütün yabancı üslerden ve ordulardan arınmış tam bağımsız, egemen bir Kıbrıs!
Benim çocukluğumdan bugüne çok zaman geçmedi. Taş çatlasın 20 sene geçti bu sözü ilk duyduğumdan bugüne…
Bugün bildirilerine “Toprağı bütün, yabancı üslerden ve ordulardan arınmış bağımsız Kıbrıs” yazan pek kalmadı.
Bu 20 senede NATO’cu ezber iliklerine işledi “Kıbrıs(lı) Türk aydını”nın: “BM parametreleri çerçevesinde iki bölgeli, iki toplumlu federal Kıbrıs”…
Eskiden koca koca puntolarla “Bağımsız bağlantısız üslerden arınmış birleşik sosyalist Kıbrıs!” yazardı gazete sayfalarında. Eskiden bu kadar askeri üs de yoktu ha Kıbrıs’ta! Şimdi Fransa ve ABD’nin yeni tesisleri ve üsleri de eklendi “eski”lerine…
Ama eskisi kadar “silahlardan arındırılmış bir Kıbrıs” isteyen yok…
Çünkü sol ve sağ “Kıbrıs(lı) Türk aydını” aynı cephanelikten silahlanıyor.
Aynılar aynı yere, ayrılar ayrı yere der Mahir Çayan.
Aynı yolu yürüyenler farklı yerlere varamazlar der Arif hoca.
Bu coğrafyada komünizm dışında bütün düşünceler NATO’culuktan beslenir. Bugün karşımıza dikilen milliyetçilik ve İslamcılık NATO’nun kurdurduğu “Komünizmle Mücadele Dernekleri”nden çıkmadır…
Birbiri ile zıt gibi görünen ama aynı olan bu iki kamp çatıştığını zanneder. “Mış” gibi yapar, çatışamaz. Çünkü iki cephe de aynı cephanelikten silahlanmıştır…
Bir de 1930’larda İngiliz sömürge valisinin gözüne batan azınlık “üçüncü cephe” vardır: “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diyenler. Vali Londra’ya gönderdiği raporda “bunlara dikkat edin” der…
Hüzünle bakıyorum bugün Atatürkçülükle ya da Doktor Küçük’ün arkasına saklanarak Türkiye’ye muhalefet ettiğini zannedenlere…
(8 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)