Aziz Şah – Kıbrıs Türk toplumu 1974’ten beridir Türkiye’nin esiri ve uluslararası platformlarda “müzakere kozu”dur.
Türkiye ve dünyanın gözünde KKTC diye bir devlet yoktur. Dünyanın gözünde KKTC yoktur çünkü burada işgal var. Türkiye’nin gözünde KKTC yoktur çünkü burasını savaş ganimeti olarak görür.
Mevzubahis “savaş ganimeti” olduğunda bütün anayasalar geçersizdir! Zorla elde edilen herşey haktır, zor hukuka uymuyorsa hukuk zora zorla uydurulur!
Ankara’nın Kıbrıs Türk Anayasa Mahkemesi’ne taarruza geçmesi işte bu sebeptendir!
Anayasa Mahkemesi’nin “devletin gözetimi ve denetimi olmadan Din İşleri Dairesi’nde Hafızlık-Kuran kursu yapılamayacağı”, ancak “Eğitim Bakanlığı’nın izni ile kurs düzenlenebileceği” yönündeki kararı ortalığı kaldırdı oturttu.
Önce AKP Arnavutköy ilçe yöneticisi tepki gösterdi…
Sonra TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı…
Sonunda da Erdoğan…
Kıbrıs’taki yerli işbirlikçiler, size söylüyorum: Taşrada bir AKP temsilciliğindeki çaycı kadar hükmünüz yoktur bu adanın tarihinde…
3 sene önce bizim gazetenin camlarının yerle bir edildiği 22 Ocak 2018’de gerçekleşen linçten sonra yazdığım birçok yazıda sordum:
-Mahkemelerin camlarını kim koruyacak?
Bir rejim ne kadar gerici olursa olsun, mahkemenin olması ile olmaması arasında ciddi bir fark vardır! Asgari bir burjuva hukukunun olması ile olmaması arasında ciddi bir fark vardır! İnsanlığın ortak mirası olan bütün hukuki sözleşmeler ile onları iptal eden “orman kanunları” arasında ciddi bir fark vardır!
Bu yüzden belli sıklıkla bu soruyu tekrar ettim:
-Mahkemelerin camlarını kim koruyacak?
Tam da o günlerde Ukrayna’da bir olay yaşanmıştı: Kiev’de cinayet işlemiş bir faşist mahkemede yargılanırken silahlı paramiliter arkadaşları mahkemeyi kuşatmıştı. Buna rağmen tutukluluk kararı vermişti mahkeme…
İşte Kiev’de kuşatılmış mahkemeye baktığımda Lefkoşa’yı gördüm…
Kıdemli Yargıç Tacan Reynar’a ölüm tehditlerinin yağdığı günlerdi…
Tam o günlerde yargılanan linççiler için YDP’li faşistler de mahkemeye doğru yürüyüş yapma kararı aldılar, sonra geri adım attılar.
Bu olayları takip eden günlerde de Girne ve İskele mahkemelerindeki malum olaylar gerçekleşti:
Girne mahkemesinde cinayet davasında yargılanan katiller “Tayyip baba gel gör, Türkiyeliyiz diye böyle yapıyorlar” narası attı…
İskele mahkemesinde yasadışı yapılaşma davasında “Adamsa dışarı çıksın yargıç… Allah belanızı versin… Allah bizimle” ve “Allahsızlar yurdu KKTC” naraları atıldı…
Şunu söylediler bize: Cinayet işlerim, yasadışı inşaat yaparım, ben Türkiyeliyim, KKTC mahkemesinin haddine mi beni yargılamak!
İllegal yerleşik taşıma nüfus böyle bakar Kıbrıs’a!
Ayrı bir “KKTC devleti” olmadığı için Türkiye’de AKP-MHP iktidarı Anayasa Mahkemesi ile olan kavgasını Kıbrıs’a taşıdı!
-Yurtta anayasasızlık, dünyada anayasasızlık!
Bugün hâlâ Türkiye’de Anayasa Mahkemesi iktidarın istemediği kararlar alabiliyor. Bizim Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar da yaralarını dağladı.
Bu yüzden AKP ilçe teşkilatındaki çaycıdan Erdoğan’a kadar hepsi Kıbrıslılara “ayar” verme sırasına girdi…
Tatar ve Saner’in açıklamalarını okurken Bahçeli geldi aklıma: 15 Temmuz’dan sonra 2016 Kasım’ında Devlet Bahçeli “Fiili durumu anayasaya uygun hale getirmeliyiz ya da Cumhurbaşkanı anayasal sınırlara çekilmeli” dedi. Erdoğan anayasaya uymadığı için anayasayı Erdoğan’a uyduralım dedi…
Tatar da fiili durumu anayasaya uydurmak için “Gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır” dedi…
İskele mahkemesinde atılan “Allahsızlar yurdu KKTC” sloganının yankısıdır bu olanlar…
Üç sene önce yazıp uyarmıştık: Mahkemelerin camlarını kim koruyacak?
Suya mı yazıldı bunca yazı?
(17 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)