Aziz Şah – Bir halkı, toplumu, insanı hiçleştirmeyeceksiniz!
Bir toplum aşağılanırken susmayacaksınız!
Aşağılama, hiçleştirme, kimliksizleştirme döner dolaşır sizi bulur!
Kim kaldı en tepeye kadar çıktığını zannedip de iki lafla alaşağı edilmeyen?
Ders almak isteyen çoktan alırdı!
Ersin Tatar Kıbrıs Türk toplumuna Türkiye’den hakaretler yağarken heşa çekti…
Döndü, Türkiye’den toplumumuza yağan ateşe benzin döktü…
Yetmedi, sosyal medyada Kıbrıs insanını hedef gösterdi, Türkiyeli trollere linç ettirdi…
Yetmedi, Kıbrıs insanına edilen hakaretleri sosyal medya hesabından paylaştı Tatar!
Aha, en son 2 Mayıs’ta “Bir pasaport uğruna onurunu satacak insanlar her yerde vardır” diyen emekli Amiral Cihat Yaycı’nın Kıbrıslılara hakaretlerini paylaşarak onaylayan Tatar, 5 Mayıs’ta Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportuyla manşet oldu…
Ne Denktaş’ın başına gelenlerden ders alırlar ne Akıncı’nın!
Ne de Doktor Küçük’e edilen hakaretlerden!
Ne oldu Doktor Küçük’e Türkiye’den hakaret eden zat hakkında işlem yapılıyordu?
Ne oldu Akıncı’ya edilen 1000 hakaret ve ölüm tehdidinin dosyası?
-“Denktaş da dinsizdi, Eroğlu da dinsizdir” demişti Beşir Atalay…
-Maaşın ne kadar, demişti İrsen Küçük’e Erdoğan…
Milletvekilliği, bakanlık, başbakanlık yapmış rahmetli İrsen Küçük ömrünün son günlerini Rum hastanesinde geçirdi çünkü 1974’ten beridir kamuya yakışır bir hastane kuramadınız!
Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği alıp Kıbrıs Cumhuriyeti hastanelerine gittiniz adanın üzerinde tek bir devlet olduğunu kabul ederek…
Ders almak isteyen alırdı…
Daha dün “Bir zamanlar Kıbrıs” dizisi gösterime başlayacağında eleştirenleri Rumculukla suçlayanlar şimdi bar-bar bağırıyor TRT Kıbrıs tarihini çarpıtıyor diye…
Siz bu topluma edilen her hakaretten sonra heşa çektiniz ve hâlâ çekmektesiniz!
Dün mesele “dizi” idi, bugün mesele Dr. Fazıl Küçük Havaalanı!
Kampanya başlattılar Türkiye’de “Dr. Fazıl Küçük olamaz” diye havaalanının adı, “Ercan kalacak” diye…
Geçin Tatar’ı!
Japon patronlar işyerlerinde bir odaya kendi maketlerini koyar, patrona sinirlenen işçi gidip tokatlayıp deşarj olsun diye…
Tatar’ı da koydular oraya tokatlayalım diye. Muhalefet zaten Ankara’ya laf söylememek için laf cambazı oldu. Maket tam onlara göre…
Mesele Tatar’ın pasaportu mu?
Tatar Kıbrıs vatandaşı Kıbrıslılara hakaret edilmesine çanak tutmasa, konunun onunla alakası yok!
Çünkü Kıbrıs Türk toplumunun toplumsal hakları Tatar’dan büyüktür ve maketlere emanet edilemeyecek kadar hayatidir!
Türkiyeli amiral “bir pasaporta satılıklar” diye insanımıza hakaret ettikten sonra çıkıp Tatar’ın “Bir yöntemi varsa Kıbrıs kimliğimi iade edeceğim” demesi de trajikomiktir…
Yakın Dikilitaş’ta pasaportları ey tüm KKTC’ciler, “bizi vatandaşlıktan at” diye yalvaracak mısınız Anastasiadis’e?
Yakın gitsin…
Mesele bir kişinin kimliği midir? Yoksa bir toplumun kimliği mi?
Bugün Türkiye’nin bu ada hakkında konuşabilmesinin tek zemini Garanti Anlaşması’dır!
Abdülhamit Kıbrıs’ı İngiltere’ye sattı, Türkiye de Lozan Antlaşması’nın 20. Maddesi’nde Kıbrıs’tan tamamen vazgeçti. Ta ki emperyalizm Türkiye’ye kıyak çekip “Gel seni Garantör yapalım” diyene kadar…
Tatar Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarken Türkiye de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörlüğünden çıkacak mı?
Kıbrıs Türk Liderliği’nin makamlarını terk edip Ruma hediye ettiği Cumhuriyet’in “garantörlüğü” Türkiye’nin “kırmızı çizgisi”dir değil mi; çünkü garantörlük vasfı düşerse bütün tezleri düşer!
Toplumumuzu hiçleştirenlerin, aşağılayanların, kimliksizleştirenlerin vermesi gereken cevap budur!
Mesele bir adamın kimliği değil, bir adanın kimliğidir!
(6 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)