Aziz Şah – Cenevre’den beridir Kıbrıs’ta Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti tarafları arasında süren tartışma bir eksende ilerliyor:
Tebaa olmak ve vatandaş olmak…
-Tatar’ın Osmanlılık söylemi ve aynı anda Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportunu “hak” sayması…
-Anastasiadis’in hem Osmanlıcılar, hem Atatürkçüler hem de salaki ve solaki bütün tilkiler tarafından “küstahlık” olarak görülen vatandaşlık çıkışı…
-TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Port of Famagusta’nın yani Uluslararası Mağusa Limanı’nın ticarete ve Ercan Havaalanı’nın doğrudan uçuşlara açılmasına Kıbrıslı Türkler adına karşı çıkması…
İki dünya görüşü çarpışıyor:
İmparatorluk ve Cumhuriyet…
Tebaa olmak ve vatandaşlık hakları…
Türkiye’deki Abdülhamid hayranı çürümüş istibdad rejimi Anastasiadis gibi tuzu bile kokmuş bir pasaport tüccarına şov yapma imkânı sundu. Ankara öyle bir Ortaçağ’ı temsil ediyor ki karşılarında kim olsa “ilerici” sanılır…
Cenevre’deki aptal ıslatan nisan yağmurundan beridir Anastasiadis’in bir sözü duymazdan gelindi…
Müzakere masasında Anastasiadis BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e önemli bir laf etti:
-Kıbrıs’ın kuzeyinde Anayasa Mahkemesi’nin Kuran kursları ile ilgili aldığı karara Türkiye’nin gösterdiği tepki Kıbrıslı Türkleri tebaa olarak gördüğünün ispatıdır…
Bay Nikos Antonio amcaya bunu söyledi:
-Türkiye Kıbrıs Türk toplumunu tebaa olarak görüyor…
Başka ne dedi Bay Nikos?
-Kasım 2020’de Tatar’la ilk görüştüğümde Tatar Türkiye’nin söylediklerini yapacağını ve görüşmelerden Çavuşoğlu’nun sorumlu olacağını söyledi…
“Egemen eşitlik”in talep edildiği bir masada bunları söyledi Anastasiadis…
Bu haber yeni bir haber değil. Tatar’ın görüşmelerden Çavuşoğlu’nun sorumlu olacağı yönündeki sözü Rum basınında geçen sene çıktı, oradan alıp Türk basını da yayınladı. Kimsecikler de yalanlamadı…
Bu haber yalan değil, ama farz-ı misal yalan olsa bile haberi yalanlamaya cesaret edemez Silihtar’da kimse değil mi?
Çünkü eşit değildir efendi ile tebaası, Ankara ile “Lefkoşe”!
Osmanlıcısından Atatürkçüsüne kadar Türkiye Türkçe konuşan Kıbrıslıları tebaası olarak görüyor. Eşit gördüğünüz bir halka farklı muamele edersiniz, görmediğinize farklı!
Beş vakit hakaret etmezsiniz kendinize eşit gördüğünüze…
Türkiye Kıbrıslı Rumları eşit görür!
Hem Türkiye’yi yönetenlerden hem de halkından Türkçe konuşan Kıbrıslılara yağan hakaretlerden sadece bir tanesinin Rumca konuşan Kıbrıslılara yöneltildiğine hiç tanık olmadım…
Çok çok söyledikleri, “Keşke sizi kurtartmasaydık da Rumlar ananızı belleseydi” lafıdır. Burada da Türkiyelilerin hakaret ettiği gene Kıbrıslıtürklerdir…
Bugüne kadar Denktaş’tan Dr. Fazıl Küçük’e, İrsen Küçük’ten de Mustafa Akıncı’ya kadar toplumumuzun Türkiye’den gördüğü linç, aşağılama, hiçleştirme furyasından Rum Kıbrıslıların payına hiçbir şey düşmedi!
Akıncı’ya edilen hakaretlerin Anastasiadis’e edildiğini duydunuz mu?
Türkiye’de bugüne kadar şeytanlaştırılan tek bir Rum lider oldu. O da Makarios! Fırtınalı yıllarda Makarios’a “Kızıl Papaz” dediler ve adını köpeklere verdiler…
“Kızıl Papaz” da hakaret sayılır mı? “Kızıl” demelerinin sebebi Makarios’un Sovyetler ile girdiği ilişki ve Cemal Abdül Nasır’lı, Tito’lu, Fidel Castro’lu Bağlantısızlar Hareketi’nde saf tutmasıydı. Yani bir nevi iltifat ettiler Makarios’a…
TC’nin Rumca konuşan Kıbrıslılara hakaret etmemesinin bir nedeni de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’de devlet olarak var olmasıdır. 1995’te Gümrük Birliği’ne girebilmek için Kıbrıs Türk toplumunu satan Türkiye bugün de Gümrük Birliği’ne zincirle bağlıdır…
Türkiye anadili Türkçe olan Kıbrıslıları tebaası olarak görüyor, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ise eşiti…
Bu yüzden Cenevre’de Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyeti müzakere etti!
(10 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)