Aziz Şah – Ersin Tatar Kıbrıs’ın aynasıdır; yalnızca Türkçe konuşan değil, Rumca konuşan Kıbrıslıların da aynasıdır…
Bu Memleket Bizim Platformu da CTP de UBP de “Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gelen haklarımız” diyor. Bunu söylerken de hiçbirinin gözü yok Kıbrıs Cumhuriyeti devletindeki toplumsal haklarda! Hepsinin derdi “bireysel haklar”…
“Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gelen haklarımız” diyen UBP’liler komik değil, trajiktir!
Yıllarca “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi” diyen amigoların en amigosu Ersan Saner’in “Kıbrıs Cumhuriyeti Rum Cumhuriyeti değildir” demesi “dönüşümlü kimlik” sendromudur…
Hem Türk milliyetçiliği, hem İslamcılık, hem laikçilik, hem Osmanlıcılık yapan, hem de Denktaş’ın dediği gibi “Körü körüne İngiliz dostluğu güttük” ama “AB bizi kandırdı” diyen British UBP’liler bu memleketin aynasıdır!
Ey hem Atatürkçü hem Abdülhamitçi, hem Dr. Küçük’çü hem Şeyh Nazım’cı Kıbrıs Türk milliyetçisi, sallan sallan yuvarlan…
TRT’nin “Bir zamanlar Kıbrıs” dizisine şükran çekenle “TRT’nin dizisi Kıbrıs Türkünü küçük düşürüyor” diyen aynı Kıbrıs Türk milliyetçisidir…
“Pasaport için onurunu satan hainler var” diyenle “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB pasaportu hakkımızdır, üzerinde Türkçe bile yazar, kimse iptal edemez” diyen de aynı Kıbrıs Türk milliyetçisidir…
“Milli dava”sı “Made in Britain” olan bir milliyetçilikten bahsediyoruz ne de olsa…
1956’da İngiliz emperyalizminin Ankara’ya kabul ettirdiği Taksim Planı’nı 2021’de Cenevre’de masaya koyacak kadar British Türk milliyetçileri…
Denktaş Türk milliyetçiliği için ne demişti?
-“Bana bir tane anti-British Kıbrıslı Türk gösteremezsiniz”…
-“Körü körüne İngiliz dostluğu güttük”…
Karşımıza dikilen, tarih boyunca bağımsız olamamış bir adanın zincirli insanlarının “tebaa” ile “vatandaş” arasındaki “dönüşümlü kimliği” ya da sömürge bilincidir.
“Tarih boyunca bağımsız olamamış bir ada” ifadesinin ne demek olduğunu düşünmeliyiz. Mesele budur çünkü! Bağımsızlığı ve özgürlüğü tahayyül dahi etmemiş insanlar vatandaş olamaz, dönüşümlü kimliğe sahip bir tebaa olur ancak!
Vatandaşlık hakları olmaz, tebaa olarak biat eder…
Son yılların en popüler kelimeleri “biat” ve “biatçı” değil mi?
Tatar 1950’de Enosis talep eden “komünist” AKEL’in de, 1951’de “Hatay gibi bağlanma” talep eden “Atatürkçü” Necati Özkan’ın da, 6-7 Eylül 1955’de akan kanla İngiliz’in kutsanmış “taksim politikası”ndan sonra “Ya taksim ya ölüm” diyen Denktaş’ın da aynadaki suretidir…
Hiçbiri bağımsızlık talep etmedi, hepsi biat etti!
Komünistleri oldu bu adanın, Türk ve Yunan milliyetçileri, Müslüman ve Ortodoks yobazları oldu ve tabii ki İngilizcileri; bunların hiçbiri bağımsızlık istemedi.
Akıllarının ucundan geçmedi bağımsız bir Kıbrıs…
Tarih boyunca bağımsız olamamış bu adada hep onun bunun tebaası olarak yaşadılar. Bir tebaa ne anlar pasaporttan?
Anastasiadis’in Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı Kıbrıs Türk toplumuna “vatandaşlarım” demesine bozulan Tatar bakın ne diyor:
“…Kimlik sahibi Kıbrıslı Türkler Rum tarafında mı ikamet ediyor? Anastasiadis’e oy mu veriyor? Bu şekilde, bu pasaportu aldınız, bana biat ediyorsunuz demek istiyor…”
Pasaportu “biat etme”ye bağladı Tatar, çünkü tarihi sömürgecilerin tebaası olarak yaşadı adalılar; bir cumhuriyetin vatandaşı olmak nedir öğrenemediler…
Hayatı boyunca bağımsızlığı tahayyül dahi etmemiş, bir imparatorluğun tebaası olup efendiye biat etmek ile bir cumhuriyetin vatandaşı olmak arasındaki farkı idrak edemeyen bir akıl taşır Kıbrıslılar. Bütün mesele bu sömürge bilincidir…
Kıbrıslı olamamanın nedeni de budur…
(11 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)