Filistin’in travmaları, Kıbrıs’ın delileri

Aziz Şah – Travma tedavisi gören 11 Filistinli çocuk İsrail’in son bombardımanında aileleriyle birlikte öldürüldü…

Haberi veren Norveç Mülteci Konseyi Genel Sekreteri Jan Egeland şöyle dedi:

“Travma tedavilerine yardım ettiğimiz, güvende olduklarını düşündüğümüz 11 çocuğun evlerinde iken bombalandığını öğrendiğimizde yıkıldık. Artık gittiler, aileleriyle birlikte öldürüldüler, hayalleri ve peşlerini bırakmayan kabuslarla gömüldüler. İsrail’i bu çılgınlığı durdurmaya çağırıyoruz. Çocuklar korunmalı. Evleri hedef olmamalı. Okullar hedef olmamalı. Derhal onları bombalamayı bırakın.”

Haberi okuduğumda önce 20 Temmuz 1974’te Lefkoşa’da Türk Hava Kuvvetleri tarafından bombalanan Athalassa Akıl Hastanesi’ni hatırladım; sonra da Filistin’de Deyr Yasin’de İsrail’in yaptığı katliamdan sonra inşa ettiği akıl hastanesini…

1948’de Haganah’ın başını çektiği paramiliter Siyonist çeteler Kudüs’ün batısında kalan Deyr Yasin’de etnik temizliğe girişti. Ardından da öldürdükleri 250’yi aşkın insanın cesetlerini kamyonlara doldurarak Kudüs sokaklarında zafer turu attılar…

Deyr Yasin katliamının hedefi, korku salarak Filistinlileri göçe zorlamak ve kendiliğinden bir etnik temizlik gerçekleştirmekti. O katliamdan sonra İsrail katledilenlerin kalıntıları üzerine bir akıl hastanesi inşa etti.

Deyr Yasin’de soykırıma uğrayan Filistinlilerin kalıntıları üzerine inşa edilen akıl hastanesinde Yahudi soykırımından sağ kurtulan mağdurlar tedavi edildi…

Filistinlilerin mezarları üzerinde tedavi eder kendi hastalarını İsrail!

Deyr Yasin’deki akıl hastanesi nasıl Filistin’in trajedisi ise Athalassa Akıl Hastanesi de Kıbrıs’ın trajedisidir…

43 yıl unutuldu Türk ve Rum Kıbrıslıların bir arada gömülü oldukları Athalassa toplu mezarı…

Bombardımanda ölen 3’ü Türk toplam 31 Kıbrıslı kurbanın Ağustos 2017’de savaştan 43 sene sonra ulaşıldı kemiklerine…

Bombardımandan sonra hastane bahçesinde açılan kraterlere gömülmüştü bu 31 Kıbrıslı…

Travma tedavisi gören 11 Filistinli çocuğun bombardımanda öldürüldüğünü okuyunca bunları hatırladım. Hatırlamak en büyük esarettir insana…

1981 Temmuz’u…

1974 savaşından sonra yas tutmak yerine ganimet, yağma ve nüfus taşıma telaşına düşenler hayatta olan 31 Kıbrıslı Türk akıl hastasını güneyde unuttu…

Nasıl ki ölü “deliler”in kemiklerini toprağın altında unuttuysak, diri “deliler”i de “o taraf”ta unuttuk…

Temmuz 1981’de 31 Kıbrıslı Türk akıl hastası BM nezaretinde Ledra Palas’tan Kıbrıs Türk Federe Devleti yetkililerine teslim edilir…

Barikatta tezahüratlarla karşılanır savaştan sonra güneyde unuttuğumuz “delilerimiz”…

Ne hissettiler acaba o an? Olan bitenin farkında mıydılar?

Akıl hastaları hastaneye nakledildikten sonra bir de tören düzenlenir “Barış ve Ruh”ta. “Kıbrıslı Türk akıl hastalarımızın aramıza katılmasının mana ve önemini, toplum olarak bundan duyduğumuz sevinci arz eden” bir konuşma yapar Başhekim…

1974’ten 1981’e kadar “düşman”ın elinde “rehin” kalan “delilerimiz”i unuttuk. Sonra törenle karşıladık…

Merak ederim: Ne yaşadı ve hissetti bu 31 insan savaş sırasında ve sonrasında? Bir Türk “deli” ile Rum “deli” arasında ne fark vardır? 1974’ten sonra güneyde kalan delilerimiz “düşman”ın delileriyle çatışmadı mı? Bölünmüş adanın kuzeyine geçerken ne düşünüyordu Karpaz’dan Baf’a adanın dört bir tarafından olan bu insanlar? 

Bu yazıyı yazarken akıl hastanemizin adının neden “barış ve ruh” olduğunu anladım: Bu dünyada sadece “deliler” ve delirmeye cesaret edenler gerçekten barış ister…

(20 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author