
Aziz Şah – Sedat Peker kontrgerillanın tetikçilerindendir, Türkçü/Turancı ideolojiye mensuptur. Kan-soy-ırk birliğine dayalı Türk devleti hayal eder ezelden beri…
“Mafya babası” ya da “suç örgütü lideri” diye yazılıyor ama yeterli bir tanım değil bunlar. “Turancı bir kontrgerilla tetikçisi” desek daha doğru…
Kontrgerilla da öyle “yasadışı” bir oluşum değildir. Bildiğiniz Özel Harp Dairesi!
Nasıl demişti Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu?
-“6-7 Eylül de bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?”
Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın 6-7 Eylül linç, tecavüz, katliamında yağmalanan İstiklal Caddesi’ni dolaşırken yanındaki İçişleri Bakanı Namık Gedik’e, “Galiba dozu kaçırdık Namık” dediği birçok yerde yazıldı.
“Çete” ya da “mafya” derken dikkat edelim, devlet aklanmasın:
Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bomba atarak 6-7 Eylül pogromunun fitilini yakan Oktay Engin, 1 Mayıs 1977 katliamı sırasında Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanı’ydı; 1 Mayıs toplantısı ile ilgili önlemlerin alınmasında ve uygulanmasında görevliydi. Daha sonra aynı Oktay Engin 16 Mart 1978 katliamı sırasında Beyazıt’ta görevliydi…
6-7 Eylül 1955 pogromu, 1 Mayıs 1977 ve 16 Mart 1978 katliamlarında görevinin başında olan Engin daha sonra DYP-CHP-MHP hükümetinde vali yapılmıştır.
Şimdi bunları yapanlara “çete” mi diyelim?
***
Yalnızca Fazıl Önder’den Kutlu Adalı’ya değil, Türkiye’de ülkücüler tarafından öldürülüp tabutları adaya gelen devrimci öğrenciler Özer Elmas, Mehmet Ömer, Muharrem Özdemir, Mustafa Ertan, Ercan Turgut ve Sadık Cemil de aynı Özel Harp’in kurbanlarıdır…
Bu katilleri “çete” diye gösteren devlet kendini aklar. Çatlı, Peker, Çakıcı ve Kırcı gibiler Mussolini’nin “kara gömlekliler”inin görevini üstlenir.
Hep ne yazdık: Faşizmin diğer gericiliklerden ayırt edici özelliği paramiliter terördür. İşte bunlar faşist terörün icracılarıdır…
Ne aksi tesadüf ki Kutlu Adalı cinayetini ve Kıbrıs’ın uyuşturucu ticaretindeki yerini anlatan Peker de “kara gömlek” giyiyordu. Videolarda verdiği gizli mesajların analizini yapanlar fark etti mi bilmem ama görür görmez Mussolini’nin “kara gömleklileri” geldi aklıma…
Yani demem o ki, “derin devlet” devletten bağımsız değildir; kontrgerilla, mafya ya da adi sokak çetesi devletten bağımsız değildir. Hele ki Özel Harpçiler devletten emir alan ve devlet adına emir veren üniformalı askerlerdir.
Bakın, nasıl anlatıyor Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker Kutlu Adalı’yı vurmak için Kıbrıs’a getirilişini:
-“Kıbrıs’a indik, ismini hatırlamadığım bir otele yerleştik. Sonra aynı gün Kıbrıs’ta Sivil Savunma Daire Başkanlığı’na gittik. Orada Kurmay Albay Galip Mendi ile tanıştım. Yardımcısı Enver Tosun Yarbay ile tanıştım. Sonrasında yan odada Korkut Eken Uzi marka silahı bana verdi, bu silahın nasıl kullanılacağını ve susturucunun nasıl sökülüp takılacağını bana öğretti”…
Devletin Özel Harpçileri ikiye ayrılır: Üniformalılar ve üniformasızlar…
Üniformalı Korkut Eken, “kara gömlekli” Atilla Peker’le gelmiş işte…
Buna “çete” işi mi denir, devlet işi mi?
Kutlu Adalı davasının infilak etmesinin sebebi devletin içindeki kavga…
Üniformasız Özel Harpçi Sedat Peker üniformalı Özel Harpçi Korkut Eken’i işaret etti…
Göreceğiz devlet içindeki çatlak ne kadar geniş ve dayanıklı…
(26 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)