Aziz Şah – “Politikada zamanlama herşeydir”…
Bu cümleyi en az yüz kere yazmışımdır.
Son söyleyeceğimizi ilk söyleyelim: 1974’ten beri seçimlere müdahalenin ana aracı nüfus taşıma politikasıdır!
Halka çıplak gerçekleri zamanında açıklayacaksınız. Tavrı ve eylemi doğru zamanda koyacaksınız.
2020 Ekim Silihtar darbesini anlatan “Müdahalenin İstihbarat Tablosu” isimli rapor bir ilktir. Keşke 1973, 1981, 1990 ve diğer bütün darbelerin “rapor”u olsaydı…
Bu raporda polisiye ve istihbari birçok detay var. Tek bir şey yok: TC Devleti’nin yürüttüğü psikolojik harbin zemini olan taşıma yerleşik illegal nüfus!
Keşke “Bize atak adam lazım” diye kızağa çekilen Faiz Kaymak’ın da “rapor”u olsaydı…
Keşke Berberoğlu’na elçilikte çekilen silahın da “rapor”u olsaydı…
Keşke elimizde Doktor Küçük’ün “Beni yiyeceklermiş! Benim etim düdüklü tencerede bile kaynamaz” lafının “rapor”u olsaydı…
Elçiliğe çağrılıp tekme tokat dövülen politikacıların yaşadıkları söylenti değil “rapor” olarak kayıtlara geçseydi…
Berikat Özker Özgür vardır eli kalem tutan ve yüreği tutukluk yapmayan da birkaç vakayı not etti…
21 Ağustos 1981’de TC Dışişleri Bakanı CTP Genel Başkanı Özker Özgür’e şöyle der:
“Madem ki CTP NATO’ya ve Türkiye’nin NATO üyeliğine karşıdır. Ankara CTP’nin koalisyona girmesine izin veremez.”
Özker Özgür anlatıyor:
“13.04.1990 Cuma akşamı Paşaköy’e gelen ve kendilerini Elçilik mensubu diye tanıtan iki kişi burada bulunan TC kökenli KKTC vatandaşlarına TC ve TC Elçiliğinin bizzat Denktaş’ı desteklediğini ve TC kökenli vatandaşların da bu yönde oy kullanmaları gerektiğini söylediler.”
Keşke her seçime yapılan müdahalelerin dedikoduları değil “raporları” olsaydı. Kulaktan kulağa değil, yazılı-delilli! Sözlü tarih yazıya dökülseydi, yalansız-dolansız siyasiler anılarını yazacak kadar cesur olsaydı…
Yazıyı sevmeyen Kıbrıs Türk toplumuna “rapor” garip geldi. Sorun “Müdahalenin İstihbarat Tablosu” isimli raporda değil. Sorun rapora konuşanların olayların yayıldığı geniş zaman çizelgesinde susmasıdır. Evet, politikada zamanlama herşeydir!
Mustafa Akıncı buna itiraz ediyor: Hayır, konuştum diyor…
Haykırmak vardır Mustafa Bey, bir de karnından konuşmak!
Esas sorun TC’nin Kıbrıslı Türk toplumuna müdahalesinin “tehditler”e indirgenmesidir!
Tehdit, şantaj, para zurnanın son deliğidir…
Toplum mühendisliği ile 1974’ten beridir taşınan yerleşimci-yerleşik nüfustur müdahalenin kaynağı.
Müdahaleye bu zemini hazırlayan da “Her KKTC vatandaşı Kıbrıslı Türk’tür” diyerek kendi kendisinin sömürgeci asimilasyoncusu olan yerli işbirlikçilerdir…
CTP’den Bağımsızlık Yolu’na, TKP’den bir zamanların BDH’sına, oradan da TDP’ye kadar –YKP dışındaki- ‘sol’ bütün partiler taşıma nüfusu savundu ve savunur. Bir tek YKP karşı çıktı sömürgeci nüfus politikasına…
Bir de babası Rauf Denktaş’a karşı oğlu rahmetli Raif haykırdı bu gerçeği meclis kürsüsünden:
“Çünkü bu memleketin sosyal dokusu değişmektedir kötüye doğru ve buna şu veya bu şekilde son verilecektir. Biz yasal ve barışçı yollardan son verilmesi gereğine inanıyoruz, çünkü bizim ne kaybedecek bir şeyimiz vardır ne de başka gidecek yerimiz. Bu memlekete sahip çıkacağız ve bizimdir diyeceğiz. Önüne gelen gelip bunun içerisinde vatandaş olamaz”…
İstihbarat müdahalesi sadece makyajdır! 1974’ten bugüne yüz naklini tamamladı sömürgeci nüfus mühendisliği. Nüfus politikasına itirazınız yok! Aynaya baktığınızda yüzünüzü tanımazsınız ama “müdahale”nin akan makyajından şikayetçisiniz…
(14 Haziran 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)