Aziz Şah – Hayatımızın özeti gibi üç haber okuduk bir günde…
-TC Elçiliği Lefkoşa’da kamu hastanesinin arazisine “çöktü”…
-“Çökme”nin ustası mafya babalarının babası Alaattin Çakıcı Kıbrıs’a çökmeye geliyormuş…
-Türkiye’de bir üniversite anket yapmış, %48 Kıbrıs’a çökelim (ilhak edelim) demiş…
Türkiye 1974’te çöktü Kıbrıs’a. Değnekçiliğini Denktaş yaptı. Denktaş ölünce aracıları da aradan çıkardılar. Mafya denilen yapı zaten başkasının malına, arazisine, parasına, canına çökerek mülkiyetin el değiştirmesini sağlayan yapılanmadır. 1974 başlı başına bir çökmeydi. “Tutulmuştur” tabelaları ile çöküldü. “Tutulmuştur” ve “çökülmüştür” aynı manaya gelir.
Sedat Peker ilan etti: Eski İçişleri Bakanı ve Polis Genel Müdürü Mehmet Ağar Azeri kapitalist Mübariz Mansimov’un Yalıkavak Marina’sına çöktü…
Cevap olarak Ağar da, “Rica üzerine profesyonel yönetici olarak buradayım… Beni gündeme getirmelerinin asıl nedeni de bizi buradan uzaklaştırmak. Bizi buradan uzaklaştırınca yapılacak olan da belli: Buraya mafya çökecek. Bugün eğer mafya buraya giremiyorsa bizim burada olmamızdandır”…
Ağızlarından çıkanı kulakları da duymuyor…
“Ben çökmeseydim marinaya mafya çökerdi” diyor.
Bunun üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kızdı. “Türkiye eski Türkiye değil, devlet kıytırık bir mafyanın marinaya çökmesine izin vermez” dedi. Ağar da özür diledi…
Bu “çökme” tartışması ilk başladığında aklıma Kudüs’te Şeyh Cerrah’ta Filistinlilerin mahallesine çöken İsrailli yerleşikler geldi. Dünya gündemine oturan o diyaloğu hatırladım:
Filistinli kadın Muna el Kurd kendisini evinden atmak isteyen Siyonist yerleşiğe, “Yakub, biliyorsun bu ev senin değil, sen benim evimi çalıyorsun” demişti…
Taşıma illegal yerleşik Yakub ise New York aksanıyla, “Ben çalmazsam evini bir başka yerleşimci/yerleşik gelip çalacak” diyordu…
Ha marinaya çökmüşsün, ha otele çökmüşsün, ha evi çalmışsın, ha koca şehri evlerin pencere çerçevelerine, mermerlere, seramiklere kadar soyduktan sonra “yasaklı askeri bölge” ilan etmişsin, ha yılanlara terk ettiğin şehri baştan açıp baştan çökmüşsün, ha ülkeye çökmüşsün…
Bu mafya tipi yönetim biçimidir.
Fetihler çağının “ganimet hukuku”dur bu.
Bu yüzden TC Kıbrıs’ta ne ise İsrail Filistin’de odur deriz.
Sedat Peker’in itirafları ile ucu bucağı bulunamayan “çökme” hikâyelerinden 1974’ten beridir o kadar çok yaşadık ki Kıbrıs’ın çökülmüş bu yarısında…
Ha Girne’de Dome Otel’e çöktünüz ha Bodrum’da Paramount Otel’e çöktünüz…
1974’te Dome’un sahibinin son kez otelin damına çıkıp oradan Girne’ye baktığı anlatılır…
Paramount’un sahibi de Bodrum’a baktı mı?
MFÖ’nün “Bodrum Bodrum” şarkısını mırıldandı mı?
Dome’a savaş gemisi ile girdiler, Paramount’a tankla girildiği anlatılıyor…
-Bir zamanlar aşık olmuştum, ama şimdi ismi neydi unuttum, Bodrum, Bodrum…
TC Elçiliği Lefkoşa’daki hastane arazisine çökmüş…
Alaattin Çakıcı geliyormuş. Kesin KKTC vatandaşıdır o da! İçişleri Bakanı da olur…
Anket yapılmış, Kıbrıs’a çökelim (ilhak edelim) demişler…
Kıbrıs’a çöküp ilhak ederseniz uluslararası hukukun dışına kaçması gereken mafya babaları hangi “arka bahçe”ye saklanacak? INTERPOL tarafından aranan “milli kahraman” suç makineleri hangi limana sığınacak?
-Nasıl anlatsam, nerden başlasam, kaç kişiydik o zaman bak, kaç kişi kaldı şimdi, Bodrum, Bodrum…
(17 Haziran 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)