Aziz Şah – Nisan ayında Cenevre’de Maraş’ın ve Ercan Havaalanı’nın BM kontrolünde, Mağusa Limanı’nın da AB kontrolünde açılmasını teklif etti Bay Anastasiadis…
TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bunu övünerek nasıl reddettiklerini açıkladı…
Haziran ayında Tatar “diplomasi formu” diye golf oynamaya gitti Antalya’ya…
Maraş’ın 3 binden fazla Rum mal sahibine mülklerinin iade edileceğini söyledi…
Tam 1 ay 20 gün önce Cenevre’de reddettiler Maraş’a karşı Ercan teklifini…
Tam 1 ay 20 gün sonra Maraş’ın Rum mal sahiplerinin insan hakları diye nutuk atıyorlar Antalya’da…
Yani Cenevre’de Ercan’ın uluslararası uçuşlara açılmasına karşılık Maraş’ın açılması teklifini reddetmelerinin sebebi, Maraş’ı “karşılıksız” vermekmiş…
Doğrusu da budur: Karşılıksız vermek!
Nasıl ki mafya çökerken hiçbir karşılık ödemez, 1974 çökmesinde de bir karşılık ödenmedi…
Bilirsiniz biz ganimet yemeyenler “ver-kurtul”cuyuz, çünkü verecek malımız yoktur ancak ortak Cumhuriyet’le kazanacak bir özgürlüğümüz vardır…
Biz ezici azınlığız…
Kıbrıs’ta mülkiyet sorununun kaynağı ganimet yeyen ve o ganimetlere tapu dağıtarak emlak piyasasında milyon Sterline satan arazi spekülatörü federalist-iki devletçi ezici çoğunluktur…
Ganimet yemediğimiz için adımız “marjinal”e çıktı…
Rumların mallarına çökenler çeksin gaileyi…
Savaştan sonra başınızı bir eve sokmak başka bir şeydir; mülteciliktir. Savaştan sonra ganimete çıkıp, ardından da milyon Sterline başkasının malını satmak ise bambaşka bir şeydir; yağmacılıktır.
Farkı yoktur 1974’ten sonra Kıbrıs’ta, 2010’lu yıllarda Suriye’de, 2020’li yıllarda Bodrum’daki “çökme” hikâyelerinin birbirinden…
Hepsi zor yoluyla ilkel birikimdir…
Hep tuhaf gelmiştir bana, “tutulmuştur” diye çökülen mallarını sahibine geri vermek için “Güven Yaratıcı Önlemler”in tartışılması…
Güvensizliğin kaynağı zaten bu çökmelerdir…
Ha “tutulmuştur” ha “çökülmüştür”…
Çökertmeden çıkabilecek miyiz Halil’im?
Sedat Peker’in bir faydası da bu oldu bize…
“Çökme” meselesini enine boyuna tartışmamıza bahane oldu…
Bildiğiniz gibi Bay Peker TC ve Azerbaycan piyangosunu elinde tutan Yıldırım Demirören’e takmış durumda…
Şöyle dedi ona:
-“Pambıkören sizin haram servetinizin nerde başladığını tarihçesi ile anlatacağım. Babanın hangi kişilerin öldürülmesiyle onların malına nasıl el koyduğunu da, Rumlar’ın mallarına nasıl çöktüğünü de… Pambıkören temelini babanın cinayetler ve zulümler üzerine kurduğu bu sizin servetiniz bedavadan geldi ama ilerde inşallah hepsi devlete geçecek”…
Ciltlerce yazılmıştır: Türkiye burjuvazisinin “ilkel birikim”inin kaynağı Ermeni ve Rumlar başta olmak üzere gayrimüslimlerin mallarına çökülmesidir. Ancak bunu ırk-kan-soybirliğine dayalı Turan’ı savunan bir faşist mafya reisinin söylemesi manidardır…
TC burjuvazisi de Kıbrıs Türk burjuvazisi de başkasının malına çökerek var oldu. TC burjuvazisi en son Kıbrıs’ta küçük müteahhitlik işlerine bile çöktü. “Köy yolları”na çöktü! Çünkü Türk burjuvazisinin yasasıdır çökmek: “Çökerek sermaye birikimi modeli”…
Cenevre’de müzakere masasında Mağusa ve Ercan limanlarının uluslararası ticarete ve ulaşıma açılmasını reddetti Ankara. Bunda şaşıracak bir şey yok; çünkü uluslararası hukukun içine girmiş bir kuzey Kıbrıs istemiyorlar. AB ve BM tarafından denetlenen limanlarda pis iş yapmak kolay değil!
Bu yüzden limanlara karşılık iadesini kabul etmedikleri Maraş’ı karşılıksız iade ediyorlar. Çünkü “konut hakkı” ile “peaceful enjoyment of possessions” (malların müdahalesiz kullanım hakkı) mala çökünce AİHM’de ortadan kalkmıyor…
(21 Haziran 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)