Aziz Şah – Mehmet Harmancı çıktı AKP’nin yeni bir “KKTC anayasası” hazırladığını duyurdu…
Basına sızan “Ankara talimat verdi, UBP tek başına hükümet olsun diye 50.000 vatandaş yapılacak” ses kaydı gibi…
Ne yalanlama ne doğrulama oldu…
Ses kaydını yayınlayan gazetecilere “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal”den dava açıldı. “AKP yeni anayasa yapıyor” açıklaması ve “50 bin vatandaş yapılıyor” denen ses kaydı cevapsız bırakıldı.
Esas trajik olan ise egemenlerin sessizliği değil…
Sözde muhalifler her “skandal” olayı bir sosyal medya paylaşımı ile geçiştiriyor…
Sömürgeci puzzle gibi kuruyor oyununu, parça parça: Önce vatandaşlık yapılacak talimatı verildi, sonra da Anayasa yapılıyor haberi…
Ve işgalcinin “+50.000” vatandaşına karşı çıkan bizim gibi Kıbrıslılar “ırkçı” diye yaftalanıyor!
Bugüne kadar hiçbir “Anayasa değişikliği” referandumunu geçiremediler. Aynı zamanda her referandumda bizim “Hayır”cı cenah da öyle ciddi bir farkla bloke etmedi Anayasa değişikliğini. 100’lü rakamlarla engellendi…
Çünkü bütün referandumlar seçimle birlikte yapıldı bugüne kadar. İşgal rejimi bir yandan “seçim” yaparken diğer yandan “Anayasa değişikliği referandumu” yapmayı beceremedi.
En son Tatar-Akıncı seçiminde bir de anayasa değişikliği oylandı. “Evet”çiler hem Tatar hem de Akıncı cephesindeydi, “Hayır”cılar ise çok dar bir kesimdi. Basında “Yetmez ama HAYIR” diyen birkaç kişiydik. Gazetemiz “Hayır” diye manşet çekti.
Rejimin istemediği Akıncı’nın seçimi kaybettiği sandıkta rejimin istediği “Anayasa değişikliği” yapılamadı. Tatar’a oy verenlerin hepsi “Evet” dese yeterdi, “Evet”çilerin içinde Akıncı’cılar da vardı. Ancak ezici çoğunluğa rağmen Anayasa değişikliğini gerçekleştiremediler! Çünkü oy kullanılmadı…
Yapılması için talimat verilen yeni 50.000 “vatandaş” yeni anayasa referandumunun emniyet supabıdır.
Diyeceksiniz ki işgal altında “Anayasa değişikliği”ne mi ihtiyaç var?
İşgal de olsa, faşist rejim de olsa, askeri diktatörlük de olsa bir hukuku olur. Orman kanunlarının geçerli olduğu “olağanüstü hâl rejimi” olsa bile bir meşruiyet alanına ihtiyacı vardır.
Bugün kod adı KKTC olan işgal rejiminde Osmanlı Vakıf hukuku, İngiliz sömürge hukuku, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti hukuku ve içtihatı, 1974 sonrası yapılan yasalar, 12 Eylül cuntası adına KKTC Anayasası’nı yazan Mümtaz Soysal’ın hukuku ve en önemlisi AİHM içtihatı var. Bazı noktalarda işgalciye müsaade etmez bu melez hukuk sistemi.
En son Tayyip Erdoğan’ı çıldırtan ve Devlet Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesi’ni “çıbanbaşı”na benzettiği “Kuran kursları denetlenmeli” kararı da böyle bir durumdu. Ya da sendikaların mahkemeye götürdükleri her “Hayat Pahalılığı ödeneği kesintisi” davasını kazanmalarının sebebi bu yapıdır. Sendikalar hiçbir mücadele vermez bu memlekette: Sadece dava dosyalar!
Aynı mahkeme savaş suçu olarak taşınan ve KKTC usullerine dahi aykırı bir şekilde yapılan vatandaşlıkları da iptal etmedi. Mahkeme rejim bekçisidir!
Anayasada yazan “KKTC demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir” ibaresinin yalan olduğunu söyleyerek istifa etti Kıdemli Yargıç Tacan Reynar. AKP’nin yapmayı planladığı Anayasa değişikliği de budur: Gerçekte olduğu gibi “KKTC anti-demokratik, tarikatlara serbest, neo-liberal bir orman kanunları rejimidir” yazacak yeni Anayasa’da!
(15 Temmuz 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)