Kendi acısına rohban bakanlar

Aziz Şah – Devlet törenleri tartışılması yasaklanan, tabu olan doktrinleştirilmiş tarihsel olayları yaşatmak için yapılır.

Milli törenler de dini ritüellerdir: Bayrak öpülür, selam çakılır, ant içilir, karşılıksız sözler edilir ölümsüzlüğe dair.

20 Temmuz törenleri Rumca konuşan Kıbrıslılar yas tutarken Türkçe konuşan Kıbrıslılar bayram yapıp düşmanlık tohumları ekilsin diye yapılır. Töreni de Türkiye yapar, Kıbrıslı dekordur.

20 Temmuz törenleri ayrıca Kıbrıs Türk toplumunun kafasına “kurtarıldığı”nı çakmak için yapılır…

Kıbrıs’ın güneyinde 15 Temmuz darbesi kutlanmaz. Acı acı sirenler çalar…

Kıbrıs’ın güneyinde 20 Temmuz da kutlanmaz. O gün de acı acı sirenler çalar…

Kıbrıs’ın kuzeyinde ise 15 Temmuz her sene “kınamalar” ile 20 Temmuz’a vesile olduğu için kutlanır.

Eskiden yan köyde biri ölse komşu köyde eğlence yapılmazdı, “Nereden nereye geldi Kıbrıslı” diye anlatılır…

Bugün olmadı ki bu, savaşta yas tutmak yerine “Tutulmuştur” tabelaları asanlar acı mı bilir, öfke mi bilir, isyan mı?

-N’oldu da rohban gibi bakan, der eski Kıbrıslılar…

Dağdaki manastırdan köydeki panayır, düğün, kalabalığa inen rahip ve rahibeler insan içine karışmadan uzaktan izlermiş toplumu…

Uzaktan yabani bir şekilde bakarlarmış…

Oradan kaldı “N’oldu da rohban gibi bakan” sözü…

Yazar-şair bir abimle “Rohban gibi bakmak” sözünü tartıştık geçenlerde. O dedi ki “hoyrat bakmak” demektir, ben dedim ki “yaban bakmak” demektir. Bizim şimdiki zamanda yaşadığımız durumda ikisi de doğrudur: Çok kaba, çok kırıcı, hırpalayıcı ve yaban bakmak.

Kıbrıs’ta kendi acımızdan habersiz, kendi acımıza yabancı, kendi acımızı bayram sayıp başkasının acısı sanarak üzerinde tepindiğimiz, başkasının acısına da bakmayı öğrenemediğimiz müddetçe rohban gibi bakmaya devam edeceğiz Kıbrıs’a uzaktan, dokunamadan, yaşayamadan, tadını çıkaramadan…

Kıbrıs’ta savaş suçlarıyla yüzleşmediğimiz müddetçe kendi ülkemize uzaktan yaban bir şekilde rohban gibi bakmaya devam edeceğiz…

Kıbrıs’ta faili meşhur cinayetler, faili meşhur katliamlar, toplu tecavüzler ile yüzleşmeden kendi hayatlarımıza rohban olarak kalacağız…

Kıbrıs’ta kendimizin ve yabancı askerlerin suçlarının hesabını sormadığımız müddet hep rohban kalacağız…

Uzaktan bakacağız Kıbrıs’a, Kıbrıs’ı yaşayamadan…

Yediği son incir, ensesine sıkılıp çukura gömülen “kayıplar”ın midesinde filizlenip kupkuru ovanın ortasında incir ağacı olur. Oradan geçenler de istisnasız, “Nedir bu kuru ovanın ortasında bu incir ağacı? Kim ekti böyle bir yere bu ağacı?” diye rohban gibi bakarlar…

Dilimin ucundadır çok zamandır “Rohban gibi bakmak” tabiri. Bugün oturdu yazının ortasına incir ağacı gibi…

Neyse ki 1974 sonrası kuşaklar içerisinde ne kadar rohban gibi bakan varsa, bir o kadar da karanfili biçimli tutmakta ısrar eden gençler var.

Rohban gibi bakan duvar karşısında karanfilin şansı var mıdır?

Son yediği incir, kayıp mezarındaki savaş kurbanının midesinde filizlenip ağaç oluyor ve “Ben daha buradayım, arayın beni, bulun beni, hesabımı sorun, unutmayın, affetmeyin” diyorsa, vardır daha o yaprakların sözü, rüzgâr vurdukça incirin gerdanına…

(22 Temmuz 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author