Aziz Şah – Dünyada solun niteliğini kendi ülkesi savaşa girdiğinde nasıl tavır aldığı ve o savaştan gelen mültecileri nasıl karşıladığı ortaya serer…
Bizde ise başka bir kriter var: “Ersin Tatar’ın pasaportu”…
Bu “milli birlik ve beraberlik” hezeyanına bakınca “sol”umuzun niteliği ortaya çıkıyor.
Solun bu kadar şovenizm bataklığına saplanmasının nedeni bu adada iki devlet olduğuna inanması ve “kendi” devletinin arkasında hizaya geçmesidir. Hem KKTC, hem Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gelen haklar, hem de federasyonu aynı anda savunan “sol”!
“Kendi devletinin arkasında hizaya geçme”ye sözlükte şovenizm denir. Savaşta barışı değil, kendi hükümetini savunmak demektir. Barış zamanı barışı savunup, savaş çıktığında savaş tamtamları çalanlar…
“Kıbrıs Türk solu”nun niteliğini Türkiye Suriye’nin kuzeyini işgal ettiğinde ve Kıbrıs kıyılarına savaş gemilerini yığdığında gördük “savaş zamanı”. Suriye meselesinde kafalarını kuma gömdüler ve Doğu Akdeniz gerginliğinde “karşı taraf”ı suçladılar…
Şovenistler “kendi devletinin arkasında hizalanırken” her zaman “tarafsız” görünmek için iki tarafı eşitlerler: “Tatar ve Anastasiadis aynıdır”…
Ancak “tarafsız” görünmeye çalışırken taraf olurlar…
Aynı “tarafsız” solcular Anastasiadis Annan Planı’na evet derken, Anastasiadis’ciydi. Aynı “tarafsız” solcular AKEL Annan Planı’na hayır derken AKEL’e düşmandı.
Ama mesele Anastasiadis ve Tatar meselesi değildir. Mesele denklemde kimin olduğudur: Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti var denklemde. KKTC yok!
“Aynı”laştıralım mı Tatar ile Anastasiadis’i?
-Tatar Annan Planı’na hayır, Anastasiadis evet dedi.
-Tatar’ın babası TMT’ci idi, Anastasiadis’in babası EOKA-B’ciydi.
-Tatar Türkiyeli taşıma nüfusa kimlik dağıtır, Anastasiadis yabancı zenginlere “altın pasaport” sattı.
-Tatar iki devletçidir, Anastasiadis de Mevlüt Çavuşoğlu ile sigara içti…
Annan Planı’nda ABD emperyalizmi tarafından Kıbrıs’a kurulan evet-hayır kumpası ile yüzleşmeden, BM’nin kurduğu müzakere masalarının bir çözümsüzlük kapanı olduğu gerçeği ile hesaplaşmadan Kıbrıs’ta barışı savunamazsınız! Dün Anastasiadis’in “evet”ine tav oldunuz, bugün AKEL’in ikiyüzlü siyasetine…
TMT’ci Tatar ile EOKA-B’ci Anastasiadis aynıdır, evet! Bu iki kontrgerilla örgütü Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmak istedi ama başarısız oldu. Devlet Rum Kıbrıslılara kaldı, Türk Kıbrıslılar açıkta kaldı…
Tatar Cenevre Konvansiyonu’na aykırı savaş suçu olarak 1974’ten sonra taşınan nüfusa vatandaşlık dağıtır. “Altın pasaport”lar 2008 ekonomik depresyonundan sonra kaynak yaratmak için bazı AB ülkeleri tarafından projelendirildi. Sonra yolsuzluk bataklığına dönüştü. Devlete gelir diye kendine gelir yaratan bu şebeke eninde sonunda topyekün yargılanacak. Peki, 1974’ten sonra savaş suçu olarak nüfus taşıyanları ne yapalım? Vatandaşlığın “meta” olarak satılmasına da vatandaşlıkla savaş suçu olarak demografinin değiştirilmesine de karşıyım. İkisi bir değildir ama: Biri yolsuzluktur, diğeri savaş suçudur!
“Kıbrıs Türk solu” Cenevre Konvansiyonu’nu tanımaz, ama Tatar’ın pasaportunun iptalinde “hukuk” arar!
Son olarak, Anastasiadis ile Çavuşoğlu’nun gizli görüşmesi aşağılık gizli diplomasinin tipik örneğidir. Koltuğa oturduğunda “açık diplomasi” başlatmayan Mustafa Akıncı sorumludur bundan. “Devlet sırları”nı korursanız sırlar sırlanır, biz de Anastasiadis’in sigarasının markasını konuşuruz…
Önce “kendi devletiniz”in askeri olmaktan vazgeçin! Sonra da askeri olduğunuz “devlet”in aslında Türkiye Cumhuriyeti olduğunu idrak edin. Çünkü sizin memur maaşınızı ödeyen KKTC’nin kendi bütçesi yoktur. KKTC, Kıbrıs’taki TC işgalinin “kod” adıdır…
Bir pasaport için şovenizmi bu kadar tırmandıran “sol”, savaş çıksa ne yapar?
(26 Ağustos 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)