Aziz Şah – Türkiye emperyalizm ile bütünleştikçe Kıbrıs’ta ipini gevşettiler…
AKP iktidarının ilk döneminde Annan Planı hamlesi ile Türkiye’nin dış politikada önü açıldı. İkinci on yılında Suriye savaşında Türkiye’nin üstlendiği “cihatçı otobanı” rolü itibarıyla da Erdoğan istibdadının ipi gevşek bırakıldı.
Liberal masallarda anlatıldığı gibi Türkiye ne Rusya’nın kucağına oturdu ne de ABD-AB-NATO ekseninden uzaklaştı. Türkiye’nin Rusya’ya en çok yaklaştığı iddia edilen dönemde Erdoğan “Karadeniz Rus gölü oldu” diyerek NATO’ya çağrı yapıyordu.
S-400 ya da Papaz Brunson gibi meseleler Erdoğan’ın ideolojisi olan Rabiacılığın çelişkilerinden ve kurduğu ittifaklar içerisindeki gerilimlerden kaynaklanıyor: Önce AKP-Liberal-Cemaat ittifakı, ardından Cemaat’ın FETÖ’leşmesi, sonrasında AKP-MHP “Kızıl Elma koalisyonu”…
Türkiye 20 sene öncesine kıyasla bugün emperyalizmle daha da bütünleşmiş durumdadır.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yöneten Rum Liderliği Türkiye’nin Batı emperyalizmi ile yaşadığı gel-git’li ilişkiye ve Suriye savaşından sonra Arap dünyası ile bozulan ilişkilerine bakarak bir dış politika çerçevesi oluşturdu.
Kıbrıs Cumhuriyeti yönetici eliti “Türkiye’nin düşmanı” zannettiği kim varsa, gitti ittifak kurdu. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığı ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuyusunu kazdılar…
Rum elitler, TC egemenlerinin günübirlik çatışmalarına bakarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bağlantısız dış politikadan kopardı: Rusya’ya karşı ABD’ye yakınlaşarak, Filistin’e karşı İsrail ile bütünleşerek, Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri-Mısır cephesi ile ilişkiler geliştirerek, İtalya ile flört ederek, Fransa’ya üs vererek; bir zamanlar Fidel-Tito-Cemal Abdül Nasır gibi liderlerle saf tutan beyaz Kıbrıs bayrağını kirlettiler…
Bu pandemi belasından önce RIK’te -2019 başından itibaren- hemen hemen her ay gazeteci Hüseyin Halil’in programına çıkıyordum. Ortadoğu’yu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin girdiği çelişkili ve tehlikeli ilişkileri konuşurduk. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurduğu ittifakların bıçak olup Kıbrıs’ı keseceğini söyleyerek bağlantısız dış politika çağrısı yapardım ısrarla…
Söyleyin! Suudi Arabistan’dan Kıbrıs’a müttefik mi olur?
1980’lerde Denktaş’a para vererek Kıbrıs’ta RABITA’yı örgütleyenlerle 2010’lu yıllarda Rum Liderliği “doğalgaz kardeşi” oldu!
Bırakın Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin darbe ve iç savaş finansörü Vahhabilik-Salafizm ideolojisini, Kıbrıs doğalgazından ilk parseli kapan ENİ’nin sahibi “kardeş” İtalya Kıbrıs’a karşı Türkiye’yi ilk tercih eden “müttefik” oldu.
85 milyonluk pazara ve NATO’nun Türk ordusuna karşı kimse 800 bin nüfuslu Kıbrıs’a dost olmaz!
Kasım 2020 itibarıyla Rum Liderliği’nin “müttefik” zannettikleri Türkiye ile normalleşmeye başladı: Sırasıyla, önce Suudi Arabistan, sonra İsrail ile Mısır ve son olarak da Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerinde normalleşmeye gitti Erdoğan istibdadı.
Britanya emperyalizmi ise hep Kıbrıs’a karşı Türkiye’nin safındaydı…
Türkiye emperyalizm adına tetikçilik, mülteci bekçiliği, jandarmalık yaptıkça Kıbrıs’ta ipini gevşek tuttular.
İşte Maraş açılımı…
Emperyalizmi neden rahatsız etsin?
Emperyalistler Erdoğan’a Şam’da Emevi Camii’nde kılamadığı namazı, kapalı Maraş’ta Bilal Ağa Mescidi’nde kılma şansı verdi.
Rum Liderliği’nin Türkiye’ye karşı Batı emperyalizmi ile bütünleşme ve Siyonist-Vahhabi-Salafist yakınlaşması çöktü.
Geriye Anastasiadis için Kıbrıs Türk toplumuna “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geri dönün” çağrısı yapmaktan başka çare kalmadı…
Türkiye’de insani bir rejim kurulmadan Akdeniz’de kimseye huzur yok. Çünkü emperyalizmin jandarması olmak iliklerine işlemiştir TC’nin!
(27 Ağustos 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)