Aziz Şah – “Kutlu Adalı’yı öldüren UZİ’nin şeceresi (10)- ‘Kıbrıs Türk sağı’ laik değildir” başlıklı yazıda, Suudi Arabistan Petrol Şirketi ARAMCO’nun finanse ettiği Rabıta Örgütü’nün ‘elden’ Denktaş’a 627 bin 110 Dolar yardım yaptığını, bunun karşılığında da ABD’nin Afganistan’da başlattığı İslamcı “Yeşil Kuşak Projesi”nin Kıbrıs’a kadar uzandığını yazdık.
1950’lerden 1970’lerin sonuna gelirken “laik” anti-komünist olan “Kıbrıs Türk sağı” RABITA örgütünün bütün dünyada İslamcılığı fonlaması ile Denktaş liderliğinde bir anda laikliği rafa kaldırmıştı.
1950’lerden itibaren Kıbrıs’ta verilen anti-komünist savaş, 1970’lerin sonundan itibaren Afganistan’a taşındı. Kıbrıs “Akdeniz’de ikinci Küba olmasın” ve Afganistan da Sovyetler Birliği’nin “İkinci Vietnam’ı olsun” diye, Kıbrıs’ta milliyetçilik, Afganistan’da da dincilik temelinde iki savaş yürütüldü.
Ülkücü faşist hareketin önemli isimlerinden Nevzat Köseoğlu en büyük başarılarının “Türkiye’nin Afganistan olmasını engellemek” olduğunu söyler. Burada “Afganistan olmak”tan kastettiği sosyalist bir devrim neticesinde iktidara Sovyetçi bir hükümetin gelmesi…
Bu benzetmeden anlaşılacağı üzere Ülkücü hareket kendisini Sovyetlere karşı Afganistan’da savaşan cihatçıların Türkiye şubesi olarak görüyor…
Bütün film zaten Afganistan’da koptu!
El Kaide’den Madımak’a, Madımak’tan IŞİD’e…
“Komünizme karşı savaş” diye başladı “Kafire karşı cihat”a döndü…
ABD’nin Afganistan’da başlattığı “Yeşil Kuşak Projesi” Türkiye’de “Türk-İslam sentezi” olarak 12 Eylül Cuntası’nın “Cumhuriyet projesi”ne dönüştü…
Bu sebeptendir ki bütün gericilik, ırkçılık ve mezhepçilik türlerinin birikerek patladığı 21. yüzyılda “az” milliyetçilik, “az” ırkçılık, “az” dindarlık, “az” kontrgerilla olmaz. Ya bütün gericiliklerden topyekün arınma, ya da topyekün yok oluş!
Afganistan’da Amerika’nın cihatçıları ile Sovyetler savaştı…
11 Eylül’den sonra Afganistan bataklığının mimarı ve Bin Ladin’in babası Brzezinski’ye Fransız bir gazeteci yaptıklarının 11 Eylül’e neden olmasından dolayı “pişmanlık” duyup duymadığını sorar…
Brzezinski şöyle der:
-“Neden pişman olayım? Bu gizli operasyon harika bir fikirdi. Rusların Afganistan tuzağına düşmesi sonucunu doğurdu. Siz benim bundan pişmanlık duymamı mı bekliyorsunuz? Sovyetlerin sınırı geçtikleri gün Başkan Carter’a şunu yazdım: Şimdi SSCB’ye onların Vietnam Savaşı’nı verme fırsatını elimize geçirdik…”
Hedef önce Sovyetler’i yıkmaktı. Yıktılar…
Sonraki hedef Avrasya’yı ele geçirmek için Rusya ve Çin’i kuşatmak. 1989’dan beridir onun için uğraşıyorlar…
Afganistan’daki savaşı başlatan ilk fitil 1962’de Suudi Arabistan Petrol Şirketi ARAMCO finansmanında Mekke’de kurulan Dünya İslam Birliği (RABITA) örgütüydü. Denktaş’a da 627 bin 110 Dolar veren örgüt…
Dünya İslam Birliği (RABITA) Genel Sekreteri Ömer Nafiz, Rabıta Kurucu Meclisi’nin Afganistan ve Kıbrıs başta olmak üzere çok sayıda ülkeye yönelik önemli kararlar aldığını açıklamıştı. Kıbrıs’ta otel ve banka yatırımları yapıldı, İslami Üniversite kurma kararı alındı.
Girne’de Zefiros Oteli, Dar-Al-Mal-Al-İslami adlı kuruluşa, Faisal İslam Bankası adına onarım amacıyla 1985 yılında kiralandı. Yazı serisinin 10’uncu bölümünde bu bilgiyi verdim. Bunun üzerine kıymetli dostumuz Salih Olgun’dan bir bilgi geldi:
“Emekli General Sami Karamısır Zefiros Otel’de açılan Faisal İslam Enstitüsü’nün sorumlusu, yardımcılarından biri de GKK istihbarat grup komutanı olarak emekliye ayrılan binbaşı A.O.Ü’di!”
Ayrıca o yazıda şöyle yazdım:
“Kıbrıs ya da Afganistan aynı şeydi o günün dünyasında: Anti-komünist savaş. Afganistan’da Sovyetlere karşı kontrgerilla Mücahitler, Kıbrıs’ta kontrgerilla EOKA’ya karşı kontrgerilla Mücahitler…
Ne aksi tesadüf: Bizim Mücahitlerin kıyafetlerinin Pakistan’dan geldiğini dinlemiştim büyüklerden. Afganistan’da savaşmaya giden Mücahitler de Pakistan üzerinden gidiyordu”…
Bu satırlara da bir yeni bilgi kattı Salih Olgun:
“1981-82 yıllarında TMT-mücahit ordusunun kullandığı İngiliz Piyadeleri yerine G-3 piyade tüfekleri verilmişti.
Toplanan İngiliz piyade tüfeklerinin Afganistan’daki mücahitlere taşındığını da unutmayalım.”
Salih Olgun dostumuzun verdiği bu bilgileri de kontrgerilla tarihine not düşelim, kayda geçsin.
Ne demiştik?
Kontrgerilla yeri gelir laik görünür, yeri gelir şeriatçı olur, yeri gelir mafya olur, yeri gelir banker, sanayici, müteahhit, muteber işadamı olur. Kontrgerilla konjonktüre uyar!
Kontrgerillanın bir adı Türk İntikam Tugayı, diğer adı Şeriatçı İntikam Tugayı; bir adı Osmanlı Türk İntikam Tugayı, diğeri Türk İslam Birliği Komandoları…
Kontrgerilla konjonktüre uyar, hem laik, hem İslamcı, hem Osmanlıcı!
Kıbrıs Türk mücahidinin silahları toplanıp Afganistan’da komünizme karşı savaşan mücahitlere gönderilir…
Amerika cihatçılar kendisi için savaştığında onlara MÜCAHİT der, kontrollerini kaybettiğinde ise onlara CİHATÇI TERÖRİST der. Bu da kontrgerillanın ironisidir…
Kontrgerilla konjonktüre uyar, dedik. Kutlu Adalı cinayetinin “konjonktür”ünde kontrgerillanın adı “Türk İntikam Tugayı” idi.
1970’lerde devletin resmi kuruluşu Özel Harp Dairesi’nin ya da kontrgerillanın devleti sorumluluktan kurtarmak için kullandığı “mahlas”lar vardı(r). Bunlardan bazıları şunlar:
“Anadolu Halk Cephesi” (AHC), “Türk İntikam Tugayı” (TİT), “Osmanlı Türk İntikam Tugayı” (OTİT), “Türkçü İntikam Tugayı” (TİT”), “Şeriatçı İntikam Tugayı” (ŞİT), “Esir Türkleri Koruma/Kurtarma Ordusu” (ETKO), “Türk Ülkücü Şeriatçı Komando/Kurtuluş Ordusu” (TÜŞKO), “Türk İslam Birliği Komandoları” (TİBKO), “Türk İntikam-Mukavemet ve Katliam Ordusu” (TİMKO)…
Bu örgütlerin içerisinde en eskisi ETKO’dur. MHP Genel Merkezi’nde 1978’de kurulur bu örgüt. Açılımı: Esir Türkleri Kurtarma Ordusu.
Ancak “Esir Türkleri Kurtarma” tabiri 1940’larda Nazilerden çıkar…
ABD’nin Afganistan’da mücahitler aracılığı ile yürüttüğü anti-komünist savaştan çok önce 1941 yılında Nazi Almanya’sı Sovyetler Birliği’ndeki “Esir Türkleri Kurtarmak” için İstanbul’da önde gelen ırkçılardan bir komisyon kurar.
1940’lara gitmeden önce, Almanya’nın Türkçü ve İslamcı hareketleri ne kadar çok sevdiğine bakalım:
Türkiye’de üç dönemde ırkçı hareket Alman emperyalizmi himayesinde palazlandı:
1910’lar, 1940’lar ve 1970’ler…
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Ermeni soykırımına giden süreç, İkinci Dünya Savaşı’ndan önce ve sırasında Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile NATO’ya girebilmek için Sabahattin Ali gibi aydınlara karşı cadı avı süreci ve 1968 devrimci dalgasından sonra 6. Filo’yu denize döken Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına karşı faşist ve İslamcı gençliğin paramiliterleştirilmesi…
Bu üç dönemde de Alman emperyalizmi Türk ırkçılığına el verdi ve yol gösterdi. 1970’lerden itibaren de Almanya’da Ülkücü Hareket bizzat Alman istihbaratının desteği ile örgütlendi.
Türkiye’de üç dönemde İslamcı/Cihatçı hareket Alman emperyalizmi himayesinde palazlandı. ABD etkisi günümüze yaklaştıkça baskınlaştı, ancak konumuz Alman yapımı Türk ırkçılığı ve İslamcılığı. Kaldı ki bugün Türk İslamcılığına ABD hükmetse de ırkçı faşizm hâlâ Almanya etkisindedir. Velhasıl ırkçılığı bile bağımsız değildir Türkiye’nin…
Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na girişine “Alman cihadı” da denir. O kadar Alman işidir…
Türkiye’de İslamcılığın üç döneminde Alman imzası baskındır: Cihan Harbi cihadına giden 1910’lar… 1970’lerde Ülkücü Hareket’in İslamcılaşması ve 12 Eylül 1980’den sonra TC’nin resmi Türk-İslam sentezi ideolojisi ile İslamcılaşan Ülkücü Hareket’in kurumsallaşması: Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) kurulması… 1980’lerin ikinci yarısında Milli Görüş’ün Almanya/Avrupa’da teşkilatlanmasından başlamak üzere, 1990’lardan 2000’lere uzanan bir İslamcı-Türkçü örgütlenme ağına Alman devleti destek verdi.
Almanya’da İslamcıların önü hep açıktı. 1962’de Suudi Arabistan Petrol Şirketi ARAMCO finansmanında Mekke’de kurulan Dünya İslam Birliği (RABITA) örgütünden itibaren 1970’lerde MHP/Ülkü Ocakları’ndan başlayıp 2010’lu yıllarda –KKTC Düsseldorf Temsilciliği bağlantılı- Osmanen Germania suç örgütüne uzanan bir zincir…
Yıl 1941…
Kafkasya petrollerine hakim olmak isteyen Hitler, Türk ırkçılarının yumuşak karnını kaşıyarak Azerbaycan’ın (İran’da kalan bölümü dahil) topraklarını Türkiye’ye bağlama karşılığında onları Sovyetler Birliği’ni kuşatmaya ikna eder.
5 Ağustos 1941’de Alman Büyükelçisi Von Papen Ankara’dan Berlin’e bildirir:
“Bakü petrol yatakları ile birlikte Azerbaycan’ın (İran’daki bölümü de) Türkiye’ye bağlanması için propaganda yapmak üzere İstanbul’da bir komisyon kuruldu.”
Von Papen’e göre grubun önderi CHP İstanbul Milletvekili (Teşkilat-ı Mahsusa liderlerinden) Şükrü Yenibahçe.
En tanınmış temsilcileri ise Sarıkamış felaketinin sorumlusu Enver Paşa’nın kardeşi “varlıklı fabrikatör” Nuri Paşa, meşhur tarihçilerden Zeki Velidi Togan ve Kırım Tatarlarının temsilcisi Ahmet Cafer. (Türkiye’de faşist Alman propagandası, Johannes Glasneck, Onur yayınları)
Sovyetlere karşı Hitler faşizminin mızrak ucu olan bu Türk ırkçılarının basın sorumlusu “Bozkurt” dergisi sahibi Oğuz Türkkan. “Bozkurt” dergisi Hitler Almanyası’nın “Deutschland, Deutschland über alles” –Almanya herşeyin üstünde- şiarından mülhem “Herşeyin üstünde Türk ırkı” parolası ile yayınlanıyordu.
O dönem Alman faşizminin ağzıyla ajitasyon yapanlardan biri de Üsteğmen Alparslan Türkeş’ti.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra -en bariz örneği Afganistan’da yaşanan- ABD’nin Sovyetler’deki Müslüman halkları kullanma politikası 1940’lı yıllarda Türkiye’de Hitler Almanya’sının Turancı-Türk ırkçılarını kullanması olarak çıkıyor karşımıza.
Sovyetler’in savaşı kazanacağı anlaşılınca Nazi taraftarı Turancılar meşhur “1944 Irkçılık-Turancılık Davası”nda yargılanır.
1944 Irkçılık-Turancılık Davası iddianamesine göre, “Esir Türkleri Kurtarmak” amacıyla İstanbul Taksim’de toplantılar yaparak Alman-Sovyet Savaşı’nda Ruslara karşı birleşip taarruza geçilmesi için örgütleniyorlardı.
1940’larda “Esir Türkleri” Hitler ile birlikte kurtaramayan Türkçü faşistler, 1978 yılında MHP Genel Merkezi’nde “Esir Türkleri Kurtarma Ordusu”nu kurar.
Kutlu Adalı cinayetini üstlenen tek “mahlas” olan “Türk İntikam Tugayı” ile aynı sülaledendir “Esir Türkleri Kurtarma Ordusu”…
Merdan Yanardağ’ın “MHP değişti mi? Ülkücü hareketin analitik tarihi” kitabında “Türk İntikam Tugayı” (TİT), “Şeriatçı İntikam Tugayı” (ŞİT), “Esir Türkleri Kurtarma Ordusu” (ETKO) ve “Türk Ülkücü Şeriatçı Kurtuluş Ordusu” (TÜŞKO) hakkında bazı bilgiler veriliyor:
“MHP Genel Merkezi ve Türkeş bu tip oluşumlara bir anlamda ‘yol vermeyi’ tercih etmişti. Sonuçta ülkücü çete liderleri, sol grupların isimlerinden etkilenerek, daha doğrusu onlara özenerek tuhaf isimlerden oluşan örgütlerini kurdular. Bu türden ilk illegal örgütlenme ETKO oldu. ETKO bugün MHP Genel Başkan Yardımcılığı yapan milletvekili Şevkat Çetin’in Ülkücü Gazeteciler Derneği (ÜGD) genel başkanlığı döneminde oluşturuldu. Çetin, parti ve ÜGD içinde yaptığı bir anket sonucu belirlediği kadroları MHP Genel Merkezi’nde toplayarak 1978 sonunda bu örgütlenmenin ilk adımını attı”…
Ali Yurtaslan’ın “MHP’nin Merkezindeki Adam Anlatıyor/İtiraflar” (Kaynak Yayınları) kitabından aktarıyor Merdan Yanardağ:
“Yapılan çalışmalardan sonra ETKO kuruldu. Ankara’daki ETKO’nun kurucusu ÜGD Ankara Şube Başkanı Salih Dayan’dır. Şevkat Çetin’den aldığı emir üzerine ETKO’yu kurmuştur. (…) Örgütün görevi, Salih Dayan’ın yapılmasını istediği eylemleri gerçekleştirmek. Bunun için kendilerine silah, dinamit gibi malzemeler veriliyor”…
Merdan Yanardağ şöyle diyor: “Böylece bu örgütsel manevranın nedeni de ortaya çıkıyor; hem iç savaş örgütlenmesini geliştirmek hem de olası soruşturmalardan ve davalardan partiyi korumak”…
Kutlu Adalı cinayetini üstlenen “Türk İntikam Tugayı”nın örgüt sülalesinden “Esir Türkleri Kurtarma Ordusu” emir ve talimatla kuruldu. Kontrgerilla da ordu gibidir, emir dışında hareket edilmez. Hele ki kimse kafasına göre “örgüt” kuramaz!
O zaman sorumuz belli: Adalı cinayetini üstlenen Türk İntikam Tugayı’nı kim kurdu?
1941’de Nazi Almanyası’nın Ankara Büyükelçisi Von Papen “Esir Türkleri Kurtarmak” için Türk ırkçıları ile “komisyon” kurmuştu.
1978’de kahve taramak için Ülkücüler “Esir Türkleri Kurtarma Ordusu” kurdu.
Sovyetler yıkıldı…
Esir Türkler kurtuldu mu?
Afganistan’ın “ETKO”su mücahitlerdi, Afganistan kurtuldu mu?
Kıbrıs’ın “ETKO”su mücahitlerdi, Kıbrıslı Türkler kurtuldu mu?
1940’larda Nazilerle, sonraki yıllarda da hem Almanya hem ABD ile iş tutan Alparslan Türkeş Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey’e şöyle dedi:
-“Türkiye size yardım ediyor ama herşeyi yapamaz. Türkiye size 100 bin Dolar kredi açtı. Ayrıca İsviçre’deki finans çevrelerinden 250 bin Dolardan 5 milyar Dolara kadar kredi sağlayabiliriz”…
Yani, Türkeş Azerbaycan’a Avrupa finans kapitalinin komisyoncusu olarak gitti “esir Türkleri” kurtarmak için!
Elçibey Türkeş’e şöyle dedi:
-“Bunlar niçin gelecekler? Soymak için!”
İşte böyle…
Önce Nazilerle sonra Almanya ve ABD ile tek yapmak istedikleri buydu “esir Türkleri” sömürgeleştirmek!
1974’ten beridir Kıbrıs Türk toplumunun yaşadığı gibi…
(5 Eylül 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)