Aziz Şah – TAK Anadolu Ajansı gibi eylem haberi yazıyor, ne olmuşsa tersini…
Sağlık Bakanı “Gidin Başbakanlığa ve Maliye’ye” diyor. TAK, Sağlık Bakanı “söz verdi” diye yazıyor!
Tak trak tak…
Makineleşiyorum…
İnsanlığımdan kaybediyorum…
Asya bebeğe para yardımı yapmayan mafya babasının gazetesi,
-Eylemciler hedefi şaşırınca, diyor…
Şaşı bak şaşır mı oynuyoruz?
Obür mafya babasının gazetesi hiç haber yapmıyor…
Ne oldu? Reis’i mi rahatsız ediyor bu konu?
Reis dedimse yanlış anlamayın, mafyada reis çok…
Özel hastane mafyası var… Kumarhane mafyası var…
Kerhane mafyası var… Kırsal kesim arazisi mafyası var…
Taş ocağı mafyası var… Müteahhit mafyası var…
Özel okul mafyası var… Pandemi oteli mafyası var… Var da var…
Yeni kurulan başka bir haber sitesi haber yapmıyor Asya bebeğin sağlık hakkı eylemine polis şiddetini…
-Orantısız şiddet, de demiyorlar, arbede de…
Hiçbir şey demiyorlar…
Polisin tekme ve yumruklarına maruz kalan genç kadın soruyor,
-Orantılı şiddet ne kadardır? Ne kadar vurursa orantılıdır?
Söyle ey Kıbrıs Türk basını!
Yazmayanlar yazmadı, böyle çetrefilli bir konuda haber yaparlarsa reklam alamazlar…
Yaz BM parametreleri, yaz KKTC… Yaşasın iki bölgeli iki toplumlu statüko!
Biraz daha midesizsen yazarsın: “Erdoğan Asya bebeğe sahip çıktı, tüm tedavisinin karşılanması için talimat verdi”…
Evet, bunu yazan gasssteciler var bu toplumda…
Asya’nın babası isyan etti bu duruma: Bu haberler yüzünden bağış kampanyası da sekteye uğradı, dedi…
Yazamıyor musun polisin tekme ve yumruklarını?
Ey Anastasiadis, vatandaşına sahip çık, diye yaz o zaman!
Onu da demiyorlar, alimallah Kıbrıs Cumhuriyetçisi damgası yerler, Kıbrıs milliyetçisi ilan edilirler…
En iyisi mi sin da kal…
Bize hep neden “Avrupa” internetten yayın yapmaz, derler. İşte bu yüzden, reklam alacağız diye maskara olmamak için, dilediğimiz gibi yazmak için…
Reklam ile özgür gazetecilik imkânsızdır…
Eğer okur alıyorsa gazeteyi, gazete çıkar!
Her kumarhanenin bir gazetesi, her babanın bir gazetesi var, her partinin birkaç gazetesi var, aleyhinde yayın yapılan babalar karşı yayın yapmak için haber sitesi kurdurur…
Sendikalar bile ilan vermez bizim gazeteye, çünkü onları da eleştiririz…
Hani nerede Bu Memleket Bizim Platformu, hani nerede Sendikal Platform?
Üzerinizden 12 Eylül’ün tankı mı geçti, kapınıza kilit mi vuruldu ey sendikalar!
Bu satırları 12 Eylül’de yazıyorum. 12 Eylül 1980 darbesinin 41. yılında…
Dönemin Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Halit Narin darbe sonrasında, “20 yıl işçiler güldü biz ağladık, şimdi gülme sırası bizde” demişti…
Türkiye’de 41 yıldır, Kıbrıs’ta 47 yıldır gülüyorsunuz…
Artık yeter!
(13 Eylül 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)