Denktaş’tan Akıncı’ya İslam İşbirliği Teşkilatı

Aziz Şah – Kıbrıs Cumhur Reisi Anastasidis İslam İşbirliği Teşkilatı ile görüştü Bahreyn’de…

İşgal edilmiş Filistin’de 1969’da Mescid-i Aksa’nın kundaklanması üzerine İslam İşbirliği Teşkilatı Kudüs için kuruldu…

Kudüs’ü savundular mı?

Trump tarihi Filistin’in başkenti Kudüs’ü haydut işgal rejimi İsrail’in başkenti ilan etti. Ses etmediler…

Kıbrıslılara da derstir her zaman Kudüs’ün garantörlerinin hainliği… Kıbrıs’ta garantörsüz çözüm olmaz, derler. Düşünün, Kudüs için kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı neden garantör olamıyor? Neden bütün garantörleri Filistin’i sırtından bıçaklıyor?

İşte o zaman anlayacaksınız: Garantörlü hiç olmaz!

İşte, Anastasiadis bu “krallar sofrası” İslam İşbirliği Teşkilatı ile görüştü…

Bu teşkilat “İslam ümmeti” deyimini kullanmasına rağmen Atatürkçüler baştayken de ilişkiler hep önemsendi. Hatta, Kemalisti İslamcısı beraber yakınır “ümmet”teki hiçbir “kardeş” devlet’in KKTC’yi tanımadığından. TC’nin 4 Mart 1964 tarihinde 186 sayılı BM kararına oy vererek Rumları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek resmi hükümeti olarak tanıdığı gibi İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri de Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyor…

Anastasiadis Bahreyn’de bulunduğu esnada Tatar ilkokul çocuklarıyla fotoğraf çekinmekteydi…

Filmi biraz başa saralım, Denktaş’a!

25-28 Ocak 1981’de Mekke toplantısında -daha önce gözlemci sıfatıyla “Kıbrıs Müslüman Türk Topluluğu” olarak yer alan- Denktaş ve heyeti “Kıbrıs Türk Federe Devleti” tabelası arkasında yerini aldı. Kıbrıs’ta iki ayrı toplumun varlığı Kıbrıs Cumhuriyeti kurucu belgelerinde dahi yazarken, bu tip toplantılarda “Kıbrıs’ta iki toplum var” dedirtmeyi “zafer” sayarlar…

Filmi biraz ileriye saralım, Mustafa Akıncı’ya!

Akıncı şöyle diyor:

“Nazarbayev, Kazakistan Cumhurbaşkanıyken ve Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatı Başkanıyken ve bizim gözlemci üye sıfatımız varken, Erdoğan’ın başkanlığında Kazakistan’da toplanan o konferansa gözlemci üye sıfatıyla davetliyken, gidemedik, çünkü ayrı bir delegasyon olarak gitmemize karşı çıktı. Kazakistan Başkanı KKTC’yi ayrı bir delegasyon olarak kabul etmedi. Erdoğan bizzat telefon görüşmesinde bunu istemesine rağmen bu geri çevrildi. Bu görüşmeyle ilgili tutanakları okudum. Bizim Türkiye delegasyonuna dahil olarak oraya gitmemizden memnuniyet duyacaklarını Türkiye delegasyonu içinde gelecek Kıbrıslı Türk kardeşlerimizi ağırlamaktan memnun olacağız gibi ifadelerle söylerken tanınma anlamına gelebilecek ayrı bir delegasyonu topraklarına kabul edemeyeceğini söylüyor”…

Denktaş’tan Akıncı’ya kadar geçen zamanda “iki toplum-iki devlet” tezi geriye gitti. Akıncı dönemi Türkiye’nin dış politikasının henüz tamamen iflas etmediği bir dönemdi. Kazakistan’a bile sözleri geçmedi…

Denktaş zamanında “Kıbrıs Müslüman Türk Topluluğu”ndan “Kıbrıs Türk Federe Devleti” tabelasına geçişi “ilerleme” saydılar… Senelerdir, Annan Planı’nda reddettikleri “Kıbrıs Türk Devleti” ismini tabela olarak kullanmayı marifet sayarlar…

Ankara’nın Mustafa Akıncı’yı devre dışı bırakmaya başladığı 2018’de, bu operasyona maşa olan Kudret Özersay “dışişleri bakanı” olarak Suudi Arabistan, Tacikistan ve Bangladeş’teki toplantılara “Kıbrıs Türk Devleti” tabelası ile gitti. Ancak Bangladeş’teki konuşmasında AKP’li Bekir Bozdağ, 1981 öncesinde olduğu gibi “Müslüman Toplumu” vurgusunu öne çıkararak “Kıbrıslı Müslüman Türkler”in izolasyonlara maruz kaldığını söyledi. “Müslüman” kimliğini öne çıkarırken murat edilen neydi? “Dinsel Cemaat” statüsü azınlık statüsüdür! “Siyasi eşitlik” diyenler bunu bilmez mi?

Akıncı’nın görüşemediği İslam İşbirliği Teşkilatı ile Anastasidis görüşür, siz de Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki toplumsal haklarımızın ne kadar “az” olduğunu aynalara anlatırsınız, Bayyylaaarrr!

(18 Eylül 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author