Aziz Şah – Nasıl ki Türkiye tarihi uzun upuzun bir 6-7 Eylül 1955 linçi ise, Kıbrıs Türk toplumunun tarihi de uzun upuzun bir “Türk’ten Türk’e kampanyası”dır.
Almanya’da Ülkücü faşistler, 1970’lerde Türkiye’deki iç savaş için başta eroin ticareti olmak üzere her türlü pis iş ile para biriktirerek hazırlanırken “Her Mark komünistlerin kafasına sıkılacak bir kurşundur” parolasını kullanıyorlardı.
Kıbrıs’ta 1950’lerden itibaren Rum tüccarlardan alıp Türkçe konuşan ahaliye satan “Kıbrıs Türk burjuvazisi” de “Rumdan alma kurşun olur, gelir seni vurur” derdi…
Hiç bitmedi “Türk’ten Türk’e kampanyası” ile gettoya kapattıkları halka kara borsacılık yapmaları…
“Kıbrıs Türk burjuvazisi” bir bağ maydanoz için teşkilata insan dövdürdüğü günleri milim aşamadı…
Ersan Saner İskenderun’a gitti. TC’li işadamlarına yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Bizler de şu anda Gazi Mağusa’da yeni bir organize sanayi bölgesi düzenliyoruz… KKTC’deki ortaklarla da, AB imkanlarını da kullanabilecek şekilde, ki biz o pazara girip ekonomik olarak onları da boğmak zorundayız diye düşünüyorum… Yeşil Hat tüzüğü de buna imkan tanıyor… Sadece savaşı politik arenada değil ekonomik arenada da verdiğimizde zaten gerek Yunanistan’ın, gerek Kıbrıs Rum kesiminin orada durması mümkün değildir diye inanıyorum… Bu konuda da sizlerin oraya, herhangi bir sektörde, turizm, eğitim, endüstriyi, ticareti de geliştirirsek inanıyorum ki çok daha başarılı oluruz”…
Bu sözler “Türk’ten Türk’e kampanyası” yüzünden gelişimini tamamlayamamış şaşkın bir şovenist şarlatanın sözleri…
İskenderunlu sermayedarlara Kıbrıs Türk toplumu üzerinden AB olanaklarından yararlanarak Yeşil Hat üzerinden Rumlar aracılığı ile AB ile ticaret yaparak “Rum-Yunan ikilisi”ni boğmayı teklif ediyor.
TC sermayesi bugün Gümrük Birliği üzerinden Kıbrıs Cumhuriyeti’ne SIFIR GÜMRÜK ile mal satıyor, aynı malı Kıbrıs’ın kuzeyine çifte vergilendirme ile DOLAR üzerinden satıyor…
Kimin kimi boğduğunun farkında değiller…
Dedim ya, bir bağ maydanoz için teşkilata insan dövdüren kafadan bir milim ileriye gitmediler!
1974’ten sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ekonomisinin nasıl batırılacağı ve zarar ettirileceği üzerine Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nda toplantılar yapıldı. Güneyin ekonomisini batırmak için senelerce kafa patlattı bizim ticaret erbabı…
Bu toplantıların sonunda bizim sermayedarlar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ekonomisini batırmak için çareyi buldu: İçki ve sigara kaçakçılığı ile Rum ekonomisini baltalayacaklardı…
Kendi kaçakçılıklarına “milli dava” kisvesi geçirdiler…
Aynen Almanya’da eroin ticareti yaparak “Türkiye iç savaşı” için para biriktiren Ülkücü faşistler gibi. Kendi pis işlerine “milli” bir kisve buldular…
Rum piyasasına kaçak içki ve sigara pompalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni batıracaklardı!
“Kıbrıs Cumhuriyeti Rum cumhuriyeti değildir” sözü ile şaşkın Kıbrıs Türk milliyetçilerinin tarihine geçen Ersan Saner’in İskenderun’da TC’li işadamlarına,
-“AB olanaklarından yararlanarak Kıbrıs’ın kuzeyine yatırım yapın, sonra Yeşil Hat tüzüğü ile AB’ye satarak Rum-Yunan ikilisini boğalım” teklifi tam olarak, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nda senelerce tartışılan kaçakçılık yaparak Rum ekonomisini batıralım tezine benziyor…
Bre, Anastasiadis’in sarayındaki kahve makinesi GÜMRÜK BİRLİĞİ’nden sıfır gümrük ile alınmış, aynı mal kuzeyde 10 kat daha pahalı…
Siz kendi boynunuza ilmik geçirip kendi kendinizi boğmaktasınız…
(22 Eylül 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)