Aziz Şah – 1960-63 arası kısa Cumhuriyet dönemini saymazsak, 1958’den 2021’e kadar hep askeri idare ile yönetildik. Özel Harp Dairesi tarafından…
Cumhuriyet vatandaşı/yurttaş olmanın anlamını kavrayamadık…
Zaten tarih boyunca farklı imparatorlukların sömürgesi olmuş bir ahaliye “Bundan sonra yurttaşsınız” denilmesi ile yurttaş olun(a)maz. Yurttaş olmak bir süreçtir…
Tarihimizde hiç “özgür seçimler” olmadı…
1974’e kadar sadece talimatla ve tehditle, 1974’ten sonra hem talimat-tehdit hem de taşıma yerleşimci nüfus ile sandığa şekil verildi.
Seçimlerin bu kadar anlamsız olduğu bir yerde seçimlere bu kadar çok anlam yüklenmesinin sebebi içinde yaşadığımız Özel Harp Rejimi’ni aydınların inkâr etmesidir.
Otonom ve Federe Devlet zamanı Bayraktarlık-Elçilik-Yönetim (BEY) rejimi vardı. KKTC’de Üst Koordinasyon Kurulu’na dönüştü bu…
Geçici 10. Madde Federe Devlet’te yoktu, ama idare Askeri Rejim’di. Geçici 10. Madde KKTC ile geldi, “yasal” kılıf oldu askeri idareye.
Seçilmiş değil atanmış, çoğunluğu apoletli olan ve Kıbrıslı olmayan adamlar tarafından yönetildik 3 senelik 1960 Cumhuriyeti haricinde.
1960’a kadar zaten “vatan” olgusu yoktu. Memleket olgusu vardı. Memleket insanın köyüdür ve doğduğu yerdir. Vatan ve yurt ise memleketi de kapsayan ama memleketi aşan bir “bütünlük”tür.
1960’a kadar “vatan” olgusunu kavramayan insanlara “cumhuriyet”i verdiler. Çok büyük geldi “cumhuriyet” gömleği Kıbrıs Türk ‘cemaat’ine. Çünkü insan bir gecede Kraliçe’nin tebaası olmaktan kurtulup Cumhuriyet’in “özne” olan yurttaşı olamaz. Fransızca “citoyen”den gelir yurttaş/vatandaş kavramı. Tarihteki “site devletleri”nde sitenin sorunları ile ilgilenen anlamındadır. Yani aktif öznedir. Elde ettiği hakları mücadele ederek kazanmıştır…
“Kazanılmış haklar” söylemi de buradan ileri gelir. Ancak bize kazanılmamış haklar verildiği için kolaylıkla geri alındı ve alınır. “Vatandaş” da kaybettiği hakları aslında mücadele ederek kazanmadığı için önemsemez…
Kıbrıslı Türk milliyetçileri, “Atatürk ilke ve inkılaplarını Kıbrıs Türk toplumu Türkiye’den önce uyguladı” diye iddia eder. Kara çarşafı bile teşkilatın yani Özel Harp Rejimi’nin talimatıyla çıkardı kadınlar.
İnsan haklarını Fransızlar “İhtilal” ile, Ruslar “Büyük Ekim Devrimi” ile, Almanlar –basit gibi görünen- Toplu İş Sözleşmesi hakkını, kanla ve ihanetle bastırılmış “Kasım Devrimi” ile kazandı.
Bizde sadece bir “kazanılmış haklar” demagojisi vardır…
“Kıbrıs Cumhuriyeti’nden gelen haklarımız” demagojisi de budur…
Askeri rejimle idare edilen Federe Devlet ve KKTC “anayasaları”nda yazar diye iddia edilen “kazanılmış haklar” da böyledir.
Bu sebepten Fransız anayasası için “insan derisi ile kaplıdır” denir. Çünkü ölenler dövüşerek öldüler, anayasal haklara (insan haklarına) gömüldüler…
Enternasyonal’i bilirsiniz, Marx ve Engels’in kurduğu dünya komünistlerinin en büyük teşkilatı…
“Enternasyonal” marşı “Uyan artık uykudan uyan esirler dünyası” diye başlar. Türkçesi “Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık, enternasyonalle kurtulur insanlık” diye biter…
Almancasında “enternasyonal insan hakları için mücadele eder” der.
Yurttaş olmak için önce “vatan” olgusunun kavranması, daha sonra “kazanılmış hak” denilen insan haklarının kazanılarak elde edilmesi gerekir.
Bugün içi boş bir “kazanılmış haklar” ve vatan olgusuna karşı NATO’nun çizdiği “iki bölgeli”, bölünmüş, çitlenmiş toprak parçası ısrarı varsa Kıbrıs’ta, tarihi eksik yaşamış olmamızdan ileri geri…
(24 Eylül 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)