Aziz Şah – 31 Mart 1977 tarihinde Denktaş, Ankara’ya ziyarete gidecek olan Federe Devlet Meclis Başkanı Osman Örek’e “dikkat edilmesi gereken” hususlarda bir “mektup” yazar…
21 Eylül tarihli yazımda bu mektubu aktardım.
Osman Örek bir zamanlar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Savunma Bakanı idi…
Denktaş-Küçük Liderliği’nin Cumhuriyet’teki makamlar terk edilecek talimatı ile 1960-64 arası yürüttüğü Savunma Bakanlığı’nı terk etti…
İsmet Paşa’nın Doktor Küçük’e, “Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti devlet teşkilatındaki görevlerinin başına dönmezlerse Rumlar devlet işlerini tek başlarına yürütecekler” uyarısını yaptığı mektuba rağmen, burunlarının dikine giderek devlet bakanı iken devletsiz kalanlardan “savunma bakanı” Osman Örek, “Federe Devlet” Meclis Başkanı olarak 1977’de Türkiye’ye gideceğinde Denktaş ona şöyle der:
-“Rum toplumu ile bir anlaşma yapma olanağı mevcut değildir”…
“Federe Devlet”i Rumlarla sözde birleşmek için kurdu Denktaş ama Ankara’ya giden heyete “Anlaşma olanağı mevcut değil” der Denktaş. Hangi Denktaş’ı isterseniz onu seçersiniz Anıt Mezarı’nda dua ederken…
Meselelerimizin miladı KKTC kabul edilir çoğunlukça… Oysa Otonom-Federe-KKTC-İlhak Denktaş’ın kafasındaki stratejinin adımlarıydı sadece.
KKTC’yi kötüleyenler “Kıbrıs Türk Federe Devleti” için kolaylıkla “Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki kurucu devletinden biri” diyebilir. Bu zaten “Federe Devlet”in kuruluş amacında da, “Nihai amacın iki bölgeli coğrafi esasa dayalı Federasyon bünyesi içinde Kıbrıs Rum toplumu ile birleşme olduğu” şeklinde yazılıdır. Ancak mesele kağıt üzerinde ne yazdığı değildir…
Federalistlerimiz “KKTC Bağımsızlık Bildirgesi”ndeki “KKTC’nin ilanının iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasını ve sorunların çözülmesini engellemeyip, kolaylaştıracağına kani olan” cümlesinin altını çizer…
KKTC’ci Kudret Özersay’ın ise çok sevdiğim bir sözü vardır, ne zaman Türkiye’den ilhak naraları yükselse ona sığınır:
“KKTC’nin Bağımsızlık Bildirgesi’ndeki şu ifadeleri anımsatırım: ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti başka hiçbir devletle birleşmeyecektir’…”
“KKTC Bağımsızlık Bildirgesi”ne bakarak KKTC’nin ilhak edilemeyeceğini ve federasyona yol aldığını anlıyorsanız… Vay halimize!
Bendenizin “federasyon” kelimesine alerjim olduğunu okuyanlar bilir. Sebebi de aşikardır: Emperyalizmin Kıbrıs’ı taksim ederek silahlandırılmış batmayan uçak gemisi olarak kalması politikasının kod adı hep “federasyon” oldu. Gerçekten federasyon bile konuşulamadı çünkü müzakere masasının amacı başkaydı: Bölünmüş kalsın, askeri üslerle donatılsın! Liberal hegemonya sayesinde “İki bölgeli, iki toplumlu Federal Kıbrıs’çı mısın, değil misin” kısır döngüsüne sıkıştık…
8 Şubat 1978’de Halkın Sesi’nde Kıbrıs Türk Ticaret Odası başkanı TMT’ci Mehmet Can’ın bir demeci var:
“Biz politika açısından muhakkak ki bir federe devlet olarak görünüyoruz. Fakat Türkiye ile ilişkilerimiz ve diyaloğumuz açısından biz bir vilayetiz. Federe devlet dahi olsak, bu federe devletin ömrü uzun da olsa, kısa da olsa neticede olacak olan budur”…
Mehmet Can federe devletin dahi Türkiye’nin vilayeti olacağını-olduğunu söylüyordu, yıl 1978’di…
1968’de başlayan müzakerelerin 10. yılıydı, işgalin 4. yılı, demografi mühendisliği başlayalı 3 sene olmuştu…
İlk andan itibaren vilayet olarak doğmuştu “kuzey”…
1968’den beri öğrendiğimiz, çözümden sonra “federe devlet dahi olsa vilayet kalacak” olmasıdır.
Vilayetleşmeye ve sömürgeleşmeye karşı Kıbrıs’ın bağımsızlığı için nihai hedef tek bölgeli Kıbrıs’tır.
“Bir” politikada “iki”den her zaman büyüktür.
Ezberlediğiniz sloganları akıl ve gönülle tartın biraz…
(25 Eylül 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)