4 Mart 1964’teki BM kararını düzeltme şansı

Aziz Şah – Kaç neslin ömrü çalındı?

Kıbrıs çaldı demeyeceğim…

Kıbrıs’ın bir suçu yok…

Tarih çok çelme taktı Kıbrıslılara, çok da şans verdi…

Kıbrıs Türk toplumu düşmeyi tercih etti, mağduru oynamayı tercih etti…

Kıbrıslılara birlikte de şans verdi tarih, ayrı ayrı da…

Rumca konuşan Kıbrıslılar kendilerine verilen şansları kullandılar, Türkçe konuşan Kıbrıslıların ise hep bir bahanesi oldu…

İsmet İnönü, koca İsmet Paşa, Atatürk’ten sonraki “İkinci Adam”…

Doktor Küçük’e mektup yazarak adeta yalvarıyor 9 Mart 1964 tarihinde dönün Kıbrıs Cumhuriyeti’ne diye…

Çünkü 5 gün önce 4 Mart 1964’te Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak tanıdığını beyan etti BM’de.

Bütün “mağduriyet” teranesi 4 Mart 1964’te başlıyor…

Eğer dönmezseniz diyor İsmet Paşa dünya karşısında haksız duruma düşeceksiniz:

“…Türkler Kıbrıs devlet teşkilatındaki görevlerini ve yerlerini almamağa devam ederlerse Kıbrıs Rumlarının devlet işlerini tek başlarına ve Türk hak ve menfaatleri zararına yürütmeleri karşısında, tarafımızdan yapılacak itiraz ve şikayetleri cihan efkarı haklı bulmayacaktır.”

Her sonbaharda yapılan BM Genel Kurulu’nda, BM’de yapılan her Kıbrıs toplantısında, her “kritik” Kıbrıs görüşmesinde İsmet Paşa’nın Doktor Küçük’e Cumhuriyet’e dönmezseniz “tarafımızdan yapılacak itiraz ve şikayetleri cihan efkarı haklı bulmayacaktır” uyarısı karar olarak okunur: Haksızsınız!

BM’de alınan her karardan sonra da Dikilitaş’ın delisi Silihtar davulcusu bağırır: Mağduruz, hep mağduruz, çok mağduruz!

Silihtar çarşaf çarşaf açıklama yapar mağduriyet üstüne. Cumhuriyet’ten şöyle atıldık, böyle mağdur edildik…

Onlar sizi Cumhuriyet’ten atarken siz ne yapıyordunuz? Hiç mi direnmediniz? Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı ne yapıyordu? Cumhuriyet’in garantörü değil miydi?

Silihtar’da yalanlarla dolu basın açıklamalarını yazmak için 20-25 bin Lira maaş alanlar boşuna yazıyor. Birkaç gazeteci ve muhalefet vekili dışında kimse okumuyor sizi. Bir köy gazetesinde okuru olmayan kötü bir köşe yazarı gibisiniz…

Mağduruz, hep mağduruz, çok mağduruz, mağduruz da mağduruz demek için 20-25 bin Lira maaş da çok.

Kıbrıs’ta İngiliz’e isyan bayrağını çeken Rumlar’dı, İngiliz’e polis olan Türkler’di, TC Devleti Britanya Sömürgeler Bakanı’nın 1958’deki tavsiyesine uyarak Taksim Tezi’ne sarıldı; ama Silihtar’ın basın açıklamalarında İngiliz hep Rum’dan yana…

Kıbrıs’ta Kissinger’e posta koyan Makarios, Kissinger’in “manastırına göndereceğim” diye darbe yaptırarak devirmeye kalktığı Makarios, 1974’te Kıbrıs’taki ABD Büyükelçisini öldüren Rumlar, “Federasyon”u Rumlara dayatıp kabul ettiren ABD; ama Silihtar’ın basın açıklamalarında ABD hep Rum’dan yana…

BM, AB, NATO diye gider bu böyle… Sorsanız hepsi Rum’dan yana… Kendinizi kandırıyorsunuz sadece, “mağduruz” şarkısı ile…

Türk bayrağı ile ABD ve İngiliz çıkarlarını savunuyorsunuz, onların adına pisliğe batmışsınız. Sonra bekliyorsunuz pisliğe bulaşsınlar. İşte bütün “mağduriyet”iniz budur!

Anastasiadis masaya 1960 Cumhuriyeti’ni koyunca koro başladı: Samimi mi? Yama mı olacağız?

Doğru soru soramıyorsunuz daha…

Anastasiadis’in önerisi 4 Mart 1964’te alınan 186 No’lu BM kararını düzeltme şansı sunuyor. Sizse terane okuyorsunuz sadece… 

1964’te İsmet Paşa’nın uyarısına Doktor Küçük’ün tıkadığı kulaklarıyla dinliyorsunuz hâlâ olanı biteni…

Kulaklarınız duymuyor, bet sesinizle bağırarak “mağduruz” şarkısı söylüyorsunuz…

Tarih size şans veriyor, siz düşmeyi tercih ediyorsunuz…

(27 Eylül 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author