Aziz Şah – Türkiye’ye girişi yasaklanmış Kıbrıslılar meselesinde dışarısıyla hiçbir ilişkisi olmayan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu şöyle dedi:
-“Türkiye’ye giriş, birtakım güvenlik, muhaceret ve diğer konsolosluk işlemlerine tabi bir olaydır; sorgusuz sualsiz giriş diye bir hak olmadığı gibi, bunun ihlali de yoktur”…
Okurkenden aklıma cihatçıların “sorgusuz sualsiz” Türkiye üzerinden Suriye’ye nasıl ellerini kollarını sallayarak geçtikleri geldi. Türkiye 10 yıl boyunca Suriye savaşının “cihatçı otobanı” olarak anıldı…
10 yıldır cihatçılar için Türkiye’nin güvenlik, muhaceret ve konsolosluk işlemleri ne ise 47 yıldır Türkiye’den gelenler için de Kıbrıs’ın kuzeyi o…
Büyük magazin düşünürü Seren Serengil’in de dediği gibi burası “BİZE AİT bir yer!”… Yani onlara ait olduğu içindir ki Seren Serengil ve Bülent Ersoy’un orkestrası Kıbrıs’a geldiklerinde “GÖREVLİ” kartı ile girdiler.
Seren Serengil bir pot kırdı: Bize Kıbrıs’a gittiğimizde “GÖREVLİ” kartı verdiler dedi. Günlerce yazmamıza rağmen ne askerden ne polisten bu konuda açıklama yapıldı… Ancak bize ait olmayan bu kurumların Kara Liste konusunda açıklama yapması bekleniyor…
Bu sebeptendir ki “birtakım güvenlik, muhaceret ve diğer konsolosluk işlemleri”ne Türkiyeliler Kıbrıs’ta tabi olmasa da Türkiye’de Kıbrıslılar tabidir. Çünkü Türkiye –bize- Kıbrıslılara ait bir yer değildir.
10 yıllık Suriye işgalinde Türkiye’den Suriye’ye “cihad”a gidilirdi… “Cihada gitmek” terimi Kıbrıs’ın işgalinden sonraki dönemde ise “Kıbrıs’a ganimete gitmek”ti…
Emre Zeytinoğlu şöyle yazmıştı 6-7 Eylül’ü anarken:
“6-7 Eylül yağması sırasında kürkleri sırtına geçirip oradan sıvışan Müzeyyen Senar’ı düşünürken, aklıma 1974 Kıbrıs harekâtından sonra Türkiye’ye Kıbrıs’tan getirilip peynir ekmek fiyatına satılan mutfak eşyaları, beyaz eşyalar, giysiler, her tür alet edevat vs. geldi…
Hatta buradan Kıbrıs’a düzenlenen ucuz mal turları…
Acaba o malların niye ucuz olduğu, nerelerden toparlandığı ve onlara üşüşen ahalinin (ki bunlar sevimli(!) ailelerdi) Müzeyyen Senar’dan ne farkı olduğu akla geldi mi? Acaba bu yağma ruhu bu Müzeyyen ile mi sınırlı?”…
Emre hocanın “hatırladıkları”ndan ayrı kitaplarda kayda geçenler de var: En açık sözlüsü “Ganimetçi Apo” idi…
Vanlı Apo anlatıyor:
“Biz buraya göçmen gelmedik. 1975’te önce ağabeyimle birlikte gezmeye geldik. Sınıf arkadaşımla karşılaştım. ‘Haydi, gel, ganimete gidelim’ dedi. Ganimetin ne olduğunu bilmiyorum. Nedir dedim? İşte dedi, kapalı bölge Maraş (Varosha) var dedi. Gâvurlar eşyalarını bırakmış. Tamam dedim, gidelim. 3 gün gittik biz ganimete. Bu 3 gün içinde ben 6 bin lira para yaptım. Sene 1975, 6 bin lira çok güzel bir para”…
Dördüncü Kıbrıslı muhalifin de güvenlik sorunu olarak Türkiye’ye alınmadığı hafta iki önemli vaka patladı:
-IŞİD tarafından yakılarak katledilen askerler Fethi Şahin ve Sefter Taş’ın infaz emrini veren Jamal Abdul Rahman Alwi Gaziantep’te kuşçu dükkânı çalıştırıyor…
-Ankara’da TC Devleti’nin resmi misafiri olan 31 kişilik Taliban heyetinin 18’i ise BM terör listesinde yer alıyor.
Kıbrıslı yurtseverlere “Gaflet ve ihanet içerisindeki tipler” diyen TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Taliban ile görüştü…
Yani Kıbrıslı muhaliflerin Türkiye’ye girişinin yasaklanması “birtakım güvenlik” meselesi değildir; “Gaflet ve ihanet içerisindeki tipler” meselesidir…
(18 Ekim 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)