Aziz Şah – Sir Tatar şöyle buyurdu:
-‘‘1878’de Osmanlı burayı İngiltere’ye kiralarken sözleşme imzalamıştır. Fakat İngiltere 1960’da sözleşmeye uymadan buradan ayrılmıştır’’…
Bunu duyar duymaz, Denktaş’ın ‘‘Körü körüne İngiliz dostluğu güttük’’ ve ‘‘Bana bir anti-British Kıbrıslı Türk gösteremezsiniz’’ sözleri geldi aklıma…
Hayal kırıklığı ile keşke İngiliz kalsaydı diyor. İngiliz Kıbrıs’ı Osmanlı’dan kiraladı, ancak kontratı devam etmesine rağmen feshederek evi boşalt-mış…
Tatar’ın danışmanları tarihi tahrif etmeyi seviyor. Tatar’ın gezerken bunları düşündüğünü hiç zannetmiyorum. Aklına bile gelmez! 20 bin lira maaş alan Saray dalkavukları düşünüyordur bunları…
Tatar’ın her konuşmasına bir paragraf olarak sabitlemişler: 4 Mart 1964 tarihli BM Kararı’nda Rum Hükümeti Kıbrıs’ın tek temsilcisi kabul edildi. Bu haksızlıktır diyor Tatar…
Bu karara Türkiye Cumhuriyeti Devleti hayır demedi, tarafsız kalmadı, EVET dedi.
29 Ekim’de Cumhuriyet bayramını kutladığınız Türkiye 4 Mart 1964 tarihinde 186 sayılı BM kararına oy vererek Rumları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek resmi hükümeti olarak tanıdı.
İtiraz mı ediyor buna Sir Tatar?
-İsmet Paşa Kıbrıs’ı üçüncü kez sattı, deyin o zaman!
Ama bunu bile söylemeye cesaretiniz yok: Çünkü AKP’nin eridiğini görüyorsunuz. CHP’ye uşaklık yapmaya hazırlanıyorsunuz…
Ancak hakkını yemeyin İsmet Paşa’nın: 4 Mart 1964’te bu karar alındıktan sonra, 9 Mart 1964’te Doktor Küçük’e uzun bir mektup yazarak Cumhuriyet’e dönülmezse Kıbrıslı Türklerin devletsiz kalacağını söyledi. Türkiye’nin Kıbrıs konusunda doğru tespit yaptığı ‘ender’ vakalardan biriydi bu. Türkiye’nin bütün yanlış talimatlarını uygulayanlar, doğru tavsiyesini dinlemedi!
Kıbrıs’ı ilk satışı 1878’de Abdülhamid gerçekleştirdi, ikinci satış Lozan’da oldu, üçüncü satış 4 Mart 1964’te BM’de! Ayrıca bir de dördüncü satış var: 24 Şubat 1995! O hiç konuşulmaz…
1995’te Türkiye adına Tansu Çiller’e verilen ‘‘Başkanlığın Önerisi” ve imzalanan Gümrük Birliği anlaşması ile “garanti ve güvenlik anlaşması”ndaki bir madde ortadan kaldırıldı…
“Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadıkları hiçbir uluslararası organizasyona Kıbrıs Cumhuriyeti tek başına giremez” maddesi Türkiye’nin imzaladığı Gümrük Birliği anlaşması ile ortadan kalktı. Kısacası Türkiye Gümrük Birliği’ne girerken Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki son söz hakkını da “sattı”…
Neyse biz dönelim ‘ilk satış’a, 1878’e…
Tatar’ın danışmanları İngiliz’in Osmanlı ile olan Kıbrıs kira kontratına uymadığından şikayet ederken lafı şuraya getiriyor: Kontratı feshederken adayı sahibi olan Türkiye’ye devretmeliydi!
Devredemezdi çünkü Lozan Anlaşması var…
Lozan’ın 20. Maddesi’ne göre, ‘‘Kıbrıs’ın Britanya hükümeti tarafından Kasım 1914’te ilan olunan ilhakını Türkiye tanıdığını beyan eder’’…
Tatar Kıbrıs’ı İngiltere’ye kiralayan Abdülhamid Han’a laf edemiyor, Erdoğan Abdülhamit’çi diye…
4 Mart 1964’te BM’de İsmet Paşa Türkiye’sinin Rumları Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak tanımasına laf edemiyor, CHP iktidar olursa diye…
Hele hele Abdülhamid Kıbrıs’ı sattıktan sonra Lozan’da Türkiye’nin Kıbrıs’tan tamamen vazgeçtiğini hiiiiç söyleyemez, ucu Atatürk’e dokunur…
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı mı kutluyorsunuz?
Kutladığınız aynı zamanda Türkiye’nin Kıbrıs’ı toprağı olarak görmekten vazgeçmesidir…
Toprak fetihlerine dayalı imparatorluk çağının kapandığı, finans kapitale dayalı yeni düzenin kurulduğu bir çağ açıldı!
100 yıl geçmiş, bugün hâlâ toprak fetihlerine dayalı bir dünya görüşünüz var. 29 Ekim başka halklara zincir vurmadığınız zaman kutlu olacak, çünkü başka halkları ezen bir ulus asla özgür olamaz…
(30 Ekim 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)