Aziz Şah – Seneler evvel…
Baba Denktaş’ın ve TC Elçisi’nin olduğu bir resepsiyon…
Yazılarında Türkiye’yi eleştiren bir gazeteciye Denktaş,
-Bana ne isterseniz söyleyin, ama Türkiye’yi eleştirmeyin, dedi.
Denktaş yaşarken Denktaş’ı eleştirebilmek bir meseleydi. Ancak o da kuklaydı…
-Türkiye’nin istemediği kimse seçim kazanamaz, sözünü bu yüzden etti.
1950’lerden bu yana Türkiye’nin istemediği kimse seçilemedi. Bırakın seçilmeyi, aday olamadı. Bırakın sosyal demokrat sosluları, anti-komünist Doktor Küçük Ankara’ya gitti-geldi, Özel Harp Dairesi’nin ikazı üzerine koltuğu Denktaş’a bırak.
Herşeye rağmen Kıbrıs Türk toplumunu kansız bir şekilde yok eden bu sömürge rejiminin kurucu babası Denktaş’tır.
Kansız soykırımın sloganı da ‘Gelen Türk, giden Türk’ onun ağzından çıktı. Oğlu Serdar bile itiraz etmişti bu söze, ‘Giden Türk değil, Kıbrıslı Türk’ diye…
Denktaş yaşarken eleştirilmesi mesele iken, Özker Özgür’den Şener Levent’e aleyhinde yazanları açtığı davalarla bezdirmek için elinden geleni yaparken, Türkiye’nin Kıbrıs’taki sömürgeciliğinin doğrudan sorgulanmasına tahammül edemeyip,
-Bana ne isterseniz söyleyin, ama Türkiye’yi eleştirmeyin, demişti.
Çünkü Silihtar’ın ve sahte meclisin görevi Türkiye’nin işgalini perdelemektir…
Denktaş’tan sonra ‘Milli Şef’ çıkmadı. O yüzden onun koltuğuna oturanları kimse eleştirirken iki kez düşünmedi.
Mehmet Ali Talat’ın –Tayyip Erdoğan’ı CTP’den yana seçimlere müdahale etmeye davet ettiği ve sendikaları nasıl bitireceklerini konuştukları- maliye bakanı Zerren Mungan ve saray sözcüsü Hasan Erçakıca ile olan ses kaydı skandalından sonra düzenlenen ‘Cumhurbaşkanına Hakaret’ ve ‘Özel Hayatın Gizliliği Yasaları’, Denktaş’sızlığın yarattığı ‘otorite boşluğu’nu doldurmak içindi.
Talat Denktaşlaşmıştı ama onun kadar korkutucu değildi. CTP’liler iki yasa hazırladılar ‘korkutmak’ için; o yasalar da Ersin Tatar devrinde kullanıldı.
Denktaş o kadar güçlü olmasına rağmen Türkiye yerine eleştirilmeyi talep ediyordu. Ki Kıbrıslılara karşı kurulan sömürgeci-ırkçı sistem tartışılmasın…
Bugün tam da Denktaş’ın istediği gibi bir KKTC’ci sol var!
Türkiye’yi eleştirmeden sahte meclise ve sahte cumhurbaşkanlığına istediğinizi söyleyin:
-Türk Lirası eridi, bin gara belanı versin UBP…
-Erdoğan Külliye yapacak, bu Tatar’ın israfıdır!
-TC Elçiliği Kıbrıslı muhaliflerin ‘Kara Listesi’ni yaptı, TC İçişleri Bakanlığı’ndan İstanbul, Ankara ve İzmir valiliklerine giden talimatla Kıbrıslıların Türkiye’ye girişi yasaklandı; sorumlusu Tatar’dır!
-Türk ordusu Karpaz’da doğal ve arkeolojik sit alanına askeri üs yapıyor; yorum yok!
-TC Eğitim Bakanı Yardımcısı ve Marmara Üniversitesi rektörü DAÜ yönetimine kayyum olarak atandı; yorum yok!
-Mağusa Telekomünikasyon Dairesi binasını konsolosluk yapmak için TC Büyükelçiliği talep etti, başka binalar gösterilmesine rağmen kabul etmedi, binaya çöktü; yorum yok!
Gördüğünüz gibi yerli işbirlikçileri suçlayamadıkları zaman, sessizliğe bürünüyorlar.
Denktaş görse gözleri dolardı bu Denktaş’çı solu…
‘Kuklalara yüklenin, Türkiye’ye tek laf etmeyin’ desturu ile hareket eden Denktaş’çı bir sol.
Sadece KKTC ilan edilirken eli havaya kalkanlar değil, her gün kuklaların arkasına saklanan solcular da yeniden üretiyorlar KKTC ideolojisini.
KKTC’nin başkalarının işgal edilmiş toprakları üzerinde ve gasp edilmiş evlerine taşınan nüfusla kurulduğunu inkâr eden bir fetihçi zihniyettir bu. Fetihçiliğin bayrağını sallayanlar da günde beş vakit federasyon diyenlerdir…
(27 Kasım 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)